Siyasal partileri bir organizasyona benzetmek mümkündür. Bu organizasyonun üyeleri vardır, bu insanları biraraya getiren ortak amaçlar sözkonusudur.Bu amaçlara ulaşmak için seçimlere girmek gibi meşru araçlar kullanılır. Meşru araçları kullanarak iktidara gelmeyi amaçlayan siyasal partiler, ülke yönetiminde etkili olmak isterler.

Siyasal partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarından birisidir. Kamuoyunun siyasal sistemle bağlantısını kurmada önemli bir rol oynayan siyasal partiler, bu önemli işlevlerinden dolayı da siyasal sistemin işleyişindeki problemlerden, ekonomik ve sosyal sorunlara kadar pekçok konuda sorumlu tutulmaktadır. Toplumu sıkıntıya sokan tüm sorunların çözümü siyasal partilerden beklenmekte, onlara çok büyük sorumluluk yüklenmektedir. (1)

Partilerin Örgütlenme Modeli

Siyasal partiler, ulusal parlamentoların ve seçme hakkının yaygınlaşmasına paralel bir gelişme göstermektedirler. Siyasal sürecin işleyebilmesi için gerekli bilgilerin etkin bir biçimde sağlanabilmesi ancak örgütlenme ile mümkün olunca, siyasal partiler bu örgütlenme sorununu çözmek amacıyla ortaya çıkmışlardır. Siyasal partiler hem “içsel” hem de “dışsal” örgütlenme modeli geliştirmişler; parlamentoya seçilmiş kişiler bu durumlarını sürdürebilmek için gerekli ilişkileri kurumsallaştırırken, parlamentoda temsil edilmeyenler de kendi seslerini duyurabilmek için örgütlenme yolunu seçmişlerdir. İçsel örgütlenme yoluyla oluşan partilerde yerel seçim komiteleri öne çıkarken, dışsal örgütlenmeyle kurulan partilerde bu işlevi sivil toplum örgütleri üstlenmektedir. İçsel örgütlenme yoluyla kurulan partiler genellikle kadro partisi niteliği taşımakta, üyelerini tanınmış kişiler oluşturmakta, parti faaliyetlerinin finansmanını da partiyi destekleyenler sağlamaktadır. Dışsal örgütlenme yoluyla kurulan partiler ise zamanla “kitle partisi” niteliği kazanarak yaygın bir üyelik profiline sahip olmakta, partinin finansmanı ise üyelerin küçük katkıları ile sağlanmaya çalışılmaktadır.(2)

Siyasal Parti Türleri

Tek bir siyasal parti örgütlenmesinden sözetmek mümkün değildir.Bir amaç etrafında toplanıp siyasal parti kimliği ile bu amaçlarını gerçekleştirmek isteyen her topluluğun izlediği yol ve yöntem, aynı zamanda partinin özelliği hakkında da bize bilgi vermektedir. Siyasal partileri özelliklerine göre dörde ayırmak mümkündür: (3)

a. Homojen Partiler: Aynı siyasal görüşü paylaşan üyelerin oluşturduğu bu tür partilerde istikrar ön plandadır ve proğramlarında pek değişiklik görülmez. Parti içinde fraksiyonlara pek rastlanmaz, farklı görüş ortaya çıktığında ise çoğunlukla o görüşü savunanlar partiden ayrılmak zorunda kalırlar. Çevreci partiler, etnik temelli partiler ve komünist partileri homojen parti yapılanmasına örnek olarak gösterebiliriz.

b. Homojen olmayan partiler: Başka grupların katılımına açık olan parti türüdür. Homojen parti yapılanmasına göre daha esnektir ve birebir aynı görüşü savunmasalar da diğer partilerden kişiler bu tür partilere rahatlıkla katılabilirler.

c. Fraksiyon Partileri: Bu tür partiler her konuda hemfikir olmayan grupların biraraya gelmesiyle oluşurlar. Bu tür partiler, sanki küçük partilerin biraraya gelmesiyle kurulmuş görüntüsü verirler. Bu partiler fraksiyonların liderlerinden oluşan bir komite tarafından yönetilir.

d.Yerel örgüt partileri: Yerel örgütlerin biraraya gelmesiyle oluşturulan parti türüdür. Bu tür partilerin temsilcilerinin davranışlarında önemli farklılıklar görülebilir. Partilerin kendi kimliklerini yitirmeden belirli bir amaç uğruna bir süreliğine birlikte hareket etmeleri sıkça rastlanan bir durumdur. Seçim zamanı yapılan ittifaklar, bunun en güzel örneğidir.

Siyasi Partilerin Yaşadığı Sorunlar

Siyasi partiler, ülkemizde çeşitli sorunlarla içiçe yaşamakta ve bu sorunlar siyasal sistemin işleyişini de olumsuz etkilemektedir. Siyasi partilerin sorunlarının başında örgütlenme biçimleri gelmektedir. Siyasi Partilerde partiçi demokrasi kavramı gelişmediği için demokratik bir örgütlenme modeli kurulamamaktadır. Parti lideri, partide hemen herşeye hakim bir konumda bulunmakta, son sözü devamlı o söylemektedir.

Siyasi partilerin kamuoyu nezdindeki güven ve itibarları da hergeçen gün azalmaktadır. Özellikle son yıllarda kimi siyasal yolsuzluklara bazı siyasi partilerin ve yetkili kişilerinin adının karışması kamuoyunun güvenini iyice sarsmıştır. Yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında siyasi partilere ve milletvekillerine güvenin giderek azaldığı görülmektedir. Ayrıca siyasi partilerin ülke sorunlarına çözüm üretmekte zorlanmaları, uzlaşmadan çok çatışmacı bir tavır sergilemeleri ve kamu kaynaklarını kullanmada ve denetlemede başarılı olamamaları da bu güven erezyonunun başlıca nedenleri arasında yer almaktadır. (4)

Türkiye’deki Siyasal Partilerin Özellikleri

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV) ülkemizdeki siyasi partileri inceleyen araştırmasının sonuçları oldukça çarpıcıdır. Araştırma sonuçları, bugün yaşanan pekçok sorunun kaynağına da ışık tutmaktadır. (5)

TESEV’in araştırma bulgularına göre Türkiye’de parti sistemi, sosyal bölünmeler ve çatışmalardan çok geleneksel olarak lider kontrolü altında şekillenmiştir. Türkiye’de yaşanan üç ayrı askeri müdahale siyasal partileri olumsuz etkilemiş, partiler kalıcı ve istikrarlı bir taban oluşturma fırsatı bulamamışlardır. İstikrarlı bir siyasal taban oluşturamayan partiler, kurum kültürlerini de geliştirememişlerdir.

Türkiye’de yasakçı bir siyaset anlayışının egemen olması, siyasal hayatı düzenleyen yasaların pekçok yasak içermesi, siyasal partileri de doğrudan etkilemiş, partiler yasaklarla mücadele etmekten yorgun düşmüşlerdir.

Toplumsal farklılaşmanın ürünü olan partiler ülkemizde ne yazık ki bu farklılıklarını ortaya koyacak zemin ve imkan bulamamışlardır. Bunda Siyasi Partiler Kanunu’nun partilerin tek tip örgütlenmesini öngörmesinin de büyük payı vardır.

Parti örgütleri patronaj oluşturulması ve dağıtımı temelinde çalışmakta, parti içi demokrasinin işletilmesi yerine kısıtlı bir elit grup ve özellikle parti lideri, örgüt çalışmalarının her aşamasında ağırlıklı rol oynamaktadır. Ayrıca partilerin içinde de üyeden genel merkeze, genel merkezden üyeye karşılıklı iletişim ve etkileşim eksikliği hissedilmektedir.

TESEV’in yaptığı siyasal partiler araştırması, partilerin, toplumla bağları büyük ölçüde kopuk olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Toplumla iletişime geçecek örgütlenmesi zayıf olan partiler, kendilerini ve kadrolarını yenileyememekte, toplumun çeşitlenen ve artan sorunlarına ayrıntılı çözümler üretememektedirler. Toplumla bağ kuramayan siyasal partiler, iktidara geldiklerinde de toplumun sorunlarını yakından bilmedikleri için çözümü için yeterli çabayı da göstermekten aciz kalmaktadırlar.

Siyasal Parti Sisteminin İşleyişi

Kurumsallaşmış bir parti sisteminin varlığı, istikrarlı demokratik siyasal hayatın vazgeçilmez unsuru sayılmaktadır. Parti sisteminin kurumsallaşması için de partiler arasındaki siyasal rekabetin düzenli olması, parti kimliklerinin devamlılığını sürdürebilmesi ve parti örgütlerinin liderden bağımsız olarak varlıklarını koruyabilmesi gereklidir. Bu esaslar çerçevesin de Türkiye’deki parti sistemine bakıldığında maalesef kurumsallaşmış bir yapı görmek mümkün değildir. Ülkemizdeki parti sistemini “kutuplaşmış çoğulculuk” diye niteleyen Akgün, bu yapıyı şöyle değerlendirmektedir: (6)

“Siyasal elitler arasında yaşanan gerilim ile toplumda derinleşen ayrılıklar sağlıklı bir demokrasinin en temel gereklerinden biri olan asgari düzeyde toplumsal uzlaşmanın sağlanması şartını ortadan kaldırmaktadır. Toplumda genel olarak siyasete ve siyasal kurumlara, özel olarak da siyasal partilere yönelik bir güven erozyonu yaşanmaktadır. Bunun sonucu olarak, son yıllarda yapılan seçimlerde partiler arasında yüksek oranda oy kayması yaşanmakta, bir taraftan marjinal, popülist partilerin oyu artarken öte yandan geleneksel sağ ve sol partiler oy kaybına uğramaktadır. Yapılan anketler seçmenler arasında en büyük partinin ‘kararsızlar’ grubu olduğunu göstermektedir. Siyasal partiler sisteminin aşırı parçalı yapısı bir yandan demokrasiyi yönetemez hale getirirken, öte yandan artan ekonomik ve sosyal sorunları daha da ağırlaştırmaktadır. Siyaset, çözüm üretme aracı iken kendisi sorun olmaya başlamıştır…”

TESEV’in yaptığı araştırma Türkiye’deki siyasal partilerin yapısal ve örgütsel sorunlarına dikkat çekerken TÜSİAD’ın yaptığı araştırma halkın gözünde siyasal partileri sorguluyor.

Halkın siyasal partiler hakkındaki düşünceleri çok önemli çünkü, siyasal partiler iktidar olabilmek için seçimlerde halkın oylarını talep ediyorlar, iktidara geldiklerinde de halkı yönetiyorlar.

TÜSİAD’ın yaptırdığı “seçim sistemi ve siyasi partiler” araştırmasının ortaya çıkardığı gerçek şu: Halk siyasi partiler sisteminin genel işleyişini beğenmiyor… Araştırma sonuçlarına göre “siyasi partiler sistemi çok kötü işliyor” diyenlerin oranı yüzde 54, “kötü işliyor” diyenlerin oranı da yüzde 30’dur. (7)

TÜSİAD’ın araştırmasına göre, halk siyasi partilerin gerçek işlevini yerine getirdiğine inanmıyor. Yüzde 53 gibi büyük bir çoğunluk, siyasi partilerin yalnızca partiye yakın kişilerin çıkarlarını savunarak iş takibi yaptığına ve halkı temsil etmediğine inanıyor. Bu sonuç, siyasi partilerin halktan kopuk olduğu saptamasını da güçlendiriyor.

Halk, siyasi partilerin iç işleyişlerini de eleştiriyor, partiiçi demokrasinin eksikliğine dikkat çekiyor. Halkın yüzde 84’ü siyasi partilerde parti içi demokrasinin olmadığını belirtiyor, yüzde 78’i de partilerin başında hep aynı liderlerin olmasını önemli bir sorun olarak görüyor.

Araştırma sonuçları, mevcut siyasi parti sistemiyle Türkiye’nin demokratikleşme yönünde ciddi mesafeler alamayacağını ortaya koymaktadır. Siyasal partilere güven duymayan halk, siyasal sisteme de güvensizlik beslemektedir. Siyasete duyulan bu güvensizlik, insanları kolaylıkla demokrasidışı arayışlara itebilecek bir tehlike taşımaktadır.

Araştırma bulguları, Türkiye’nin siyasal parti sistemini yeni baştan organize etmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. Siyasal parti sisteminin demokratik bir yapıya kavuşturulması için şu önerilerde bulunulmaktadır (8)

* Düşünce, inanç, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmalı, siyasal hayat normalleştirilmelidir.

* Siyasi Partiler Kanunu yasaklardan arındırılmalı, partiler tüzüklerinde yazıldığı gibi örgütlenebilmelidir. Herkes siyaset yapabilmeli, istediği siyasi partiye üye olabilmelidir.

* Üyeler örgütteki tüm çalışmalara ve seçimlere eşitçe katılabilme olanaklarına sahip olmalı, yönetim organları belirli sürelerle düzenli olarak yenilenmeli ve üyelerce etkin biçimde denetlenebilmelidir.

* Parti üyeliği sürekli olmalıdır. Partilerde ve parti içi demokraside ‘üyeliğin devamlılığı’ çok önemlidir. Üyeler ‘partiden ihraç’la, yönetimler ‘görevden alınma’ korkusuyla hareket ederlerse o partide özgür tartışma, canlılık ve gelişme olamaz. Türkiye’de üyeliğin devamlılığını sağlayacak düzenlemelere ve bu anlayışı benimseyen partilere ihtiyaç vardır.

* Partilerimizde kongreler yönetim güdümünde yapılmakta, kongrelere parti üst yöneticileri başkanlık etmektedir. Oysa, üyeler, kongreler ve yönetim birbirinden bağımsız olmalıdır.

* Sadece siyasal partiler yasasında, tüzüklerde, yönetmeliklerde değişiklik de parti içi demokrasiyi sağlamaya yetmez. Demokrasiyi, parti içinde de ülkede de etkin kılmak için yeni bir yönetim anlayışına ve yönetim yapısına ihtiyaç vardır.

Yeni yönetim anlayışı; halka güvenen, insanların kendi çözümlerini üretecek yetkinlikte olduğunu kabul eden, sivil topluma dayalı katılımcı demokrasiyi egemen kılmak isteyen, yerinden demokratik yönetime ağırlık veren bir anlayış olmalıdır.

Türkiye bu yeni yönetim anlayışına çok büyük ihtiyaç duymaktadır. Ülkenin tüm kurum ve kuruluşlarını kapsayacak bir demokratik yönetim anlayışı, ülkemizin içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulması için tek sağlıklı reçete olarak görülmektedir.

Notlar:

1- Süheyl Batum, Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri Ve AB Kopenhag Siyasal Kriterleri / Siyasal Partiler, TÜSİAD Yayınları, İstanbul,2001, s. 7

2- Fuad Aleskerov, Hasan Ersel, Yavuz Sabuncu, Seçimden Koalisyona: Siyasal Karar Alma, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul,1999, s.112

3- A.g.e, s. 114

4- Batum, A.g.e, s.8

5- Tarhan Erdem, Mehmet Kabasakal, Ömer Faruk Gençkaya, Siyasi Partilerde Reform, TESEV Yayınları, İstanbul, 2000, s. 36

6- Birol Akgün, Türkiye’de seçmen davranışı, partiler sistemi ve siyasal güven, Nobel Yayınları, Ankara, 2002, s.61

7- Seçim sistemi ve Siyasi PartilerAraştırması, TÜSİADyayınları,

İstanbul, (2 cilt) s. 70

8- Erdem, Kabasakal, Gençkaya, a.g.e, s. 112