Dünyada dengeler yeniden kuruluyor, uluslar arası sistemde taşlar yerinden oynuyor. Enerji de bu yeni sistemin en çok ihtiyaç duyulan maddelerinden biri haline geliyor. Bahçeşehir Üniversitesi öğretim Üyesi ve aynı zamanda TASAM Stratejik Öngörü Dergisi bilim kurulu üyesi Doç. Dr. Mert BİLGİN, Star Gazetesi’nden Fadime Özkan’a verdiği söyleşide enerji konusundaki pek çok soru işaretinin cevabını veriyor. Bu önemli söyleşiyi ilginize sunuyoruz:

Avrupa, artan enerji ihtiyacı nedeniyle Kafkaslara yöneliyor, buna paralel olarak da diplomasi trafiği artıyor. Kafkaslarda aslında ne oluyor?

AB’nin 2030’daki doğal gaz talebi bugünkünün yüzde 40 üzerinde olacak. Bu noktada doğal gazın kimden tedarik edileceği sorusu öne çıkıyor. Gaz talebi arttıkça Kafkasya’nın stratejik önemi pekişiyor.

Diğer enerji alternatifleri arasında doğalgazı bu kadar öne çıkartan sebepler nedir peki?

Doğalgaz hem arz güvenliği sunuyor, hem çevresel etkisi son derece arzulanır düzeylerde. Bunu değerlendiren AB doğalgaz kullanımını artırmayı planlıyor. Bu hedef Hazar’ın kaynak, Kafkasya’nın transit önemini çoğaltıyor. Avrupa’nın Rusya’dan faydalanabilme imkanı ise bu yapıyı karmaşıklaştırıyor.

Avrupa doğalgazda Rusya’dan bağımsızlaşmak istiyor. ‘Faydalanabilme imkánı’ndan kastınız ne?

Avrupa için Rusya en büyük enerji tedarikçisi. Rusya içinse Avrupa doğalgaz pazarı, devlet gelirlerinin en önemli kaynağı. 1961’de başlattıkları gaz ticareti artarak 2008’de 180 milyar metreküpe ulaşmış. Gazprom halen yüzde 27 olan Avrupa pazar payını 2030’da yüzde 35’e çıkartmak istiyor. Ancak Rusya’nın çektiği bazı sıkıntılar AB’yi arayışlara yöneltiyor.

Rusya’nın ne gibi sıkıntıları var?

Gazprom’un AB’nin ihtiyacı olan gazı verebilmesi ve Rusya’nın hızlı büyüyen iç pazarını aynı anda karşılayabilmesi için yeni kaynaklara ihtiyacı var. Yamal başta olmak üzere mevcut yataklarındaki üretim kapasitesi daraldı. 50, 60 milyar dolarlık yatırımlar yapması gerekiyor.

Kesintilerin, Avrupa’yı kış ortasında ayazda bırakmasının nedeni bu mu?

Tek nedeni değil ama etkisi var. Rusya yeni üretimde güçlük çekerken elinde Hazar doğal gazını alıp satmak gibi bir imkán var. Bunu yapamadığı an yüksek bedeller ödemek durumunda kalacak. Bir diğer sorun, yeni üretim için yabancı teknolojiye ihtiyaç duyması. Petrol fiyatlarındaki düşüş, ekonomik krizin etkisi de cabası. Rusya 2001’den bu yana ilk kez bu sene bütçe açığıyla karşılaştı. 2009 gelirleri 200 milyar dolara indi, giderlerse 288 milyar doları buluyor.

Hazar havzasındaki gazın Nabucco ile AB’ye taşınacak olması da Rusya’nın canını sıkıyor değil mi?

Nabucco yılda 30 milyar metre küp taşıyacak. Bu Gazprom’un Avrupa satışlarının altıda biri. Üstelik söz konusu olan bir tek Hazar’dan değil, örneğin İran’dan da doğal gaz alınması. İran Rusya’dan sonra dünyanın ikinci büyük rezerv ülkesi. Rusya 2040’a, 2050’ye baktığında Hazar ve İran gazının kendisini atlayarak Avrupa’ya ulaşmasını en önemli tehditlerden biri olarak tanımlıyor. Oysa mevcut yapı tam da Rusya’nın istediğidir.

Rusya için ‘en iyi’ olan mevcut durum, Avrupa ve Türkiye için ne kadar iyidir?

Rusya Avrupa için bu seneye dek 40 yıllık güvenilir tedarikçiydi. Ocak 2009’da yaşanan Rusya-Ukrayna krizi esnasında Macaristan, Polonya, Romanya ve Bulgaristan gibi Avrupa ülkeleri kışın ortasında yakıt sorunu yaşadılar. Hatta perişanlık çektiler. Bu, Rusya-AB ilişkilerinde bir dönüm noktasıdır.

Hatırlayalım, Ocak 2009’da ne olmuştu?

Boru hattından gazın akışını sağlayabilmek için yüzde 3 civarında teknik gaz pompalamak gerekiyor. Bunun bedelini kim karşılayacak diye bir anlaşmazlık çıktı. Sorun tırmandı ve gaz kesildi. AB’deki kamuoyu ise kimin haklı olduğuyla değil Avrupa’da insanların perişan oluşuyla ilgilendi. Bu da AB ile zaten bazı sorunları olan Rusya’yı olumsuz etkiledi.

Avrupa ile Rusya’nın yaşadığı asıl sorun nedir?

Rusya enerji şartını imzalamıyor. 2007’de biten ama en geç 2009’da yenilenmesi gereken enerji çerçeve anlaşmasından kaçınıyor. Gazprom yüzde 50 artı 1 hisse elde edebilmek için Rusya’daki yabancı yatırımlara zoraki hisse devri yaptırıyor. Rusya liberalleşmeden kaçarken Gazprom AB’deki liberal ortamdan faydalanıp yüzde yüze varan hisseler topluyor. Başta Komisyon olmak üzere AB, Rusya’ya ‘liberalleş’ diyor, aksini görüyor. Gazprom’un merkezileşmesinde önemli rolü olan Putin, kanun gereği bir dönem daha görevde kalamayacağından başbakanlığa; eski bir Gazprom CEO’su olan Medvedev, başkanlığa geçiyor. AB, gelişmeleri izlerken Gazprom’un Avrupa’da yükselen gücü hakkında tereddüde düşüyor. Üstelik trend değişmezse Avrupa’nın 2030’da Rus gazına bağımlılığı yüzde 80’lere çıkacakken.

Gazprom Rusya’nın dış siyaset aracı mıdır?

Ne Gazprom ne Rusya ne de AB bunu kabul ediyor. Ancak Gazprom’un hiçbir hareketi Rusya’nın siyasi emelleriyle çelişmez.

Nabucco’yu Avrupa; Rus gazına bağımlılığı azaltacağı, Türkiye; gazı transfer edeceği için önemsiyor. Fakat Rusya pazarı daralacak. Türkiye için durum ne?

Topraklarınızdan bir boru hattı geçecek biraz para kazanacaksınız. Transit ülke olmak jeopolitik bir avantajdır. Gaz sağlayacak ülkelere hareket kabiliyeti sunması da önemli fakat Türkiye ve BOTAŞ ekonomik getiriyi artırma çabasında.

Türkiye Azeri gazını alıp Avrupa’ya kendisi satmak istiyor, tıpkı Rusya’nın Türkmen gazını satması gibi, öyle değil mi?

Evet, gazın hiç değilse yüzde 15’ini almak istiyor Türkiye. Aslında en büyük dezavantaj ise Nabucco merkezinin Viyana’da bulunması ve kurumlar vergisinin Avusturya’ya yarayacak olması.

Menfaatini önceleyip gazın yüzde 15’ini almak isteyerek kimleri rahatsız etti Türkiye?

İki boyutu var bunun. Dışarıda, AB gelen gaz azalsın istemiyor. İçerde ise BOTAŞ gaz dağıtımını tamamen özel sektöre devretmek durumundayken direniyor. Ama önümüzdeki dönemde özelleştirilmesi söz konusu olacak. BOTAŞ o yüzde 15’le varlığını güçlendirmek istiyor.

Nabucco projesi Türkiye’yi de Avrupa’yı da rahatlatacak. Hal böyleyken Avrupa’yı niye rahatsız ediyor Türkiye’nin planları?

AB ile ilişkilerimizde son derece çetrefilli bir ağ var. Türkiye AB ortak bütçesinde önceki yıllarda kullanılmayan ve 2009’da enerji için ayrılan 5 milyar avroluk bütçeden Nabucco için destek istedi. Büyük uğraşlarla 450 milyon avro alıyordu ki bu önce kaldırıldı, sonra 250 milyon olarak bütçelendi. Türkiye AB üyesi olmuş olsa, ya da müzakere sürecinden daha önce üye olmuş bir doğu Avrupa ülkesi kadar faydalanabilse daha büyük rakamlar çok daha kolay elde edilirdi. Oysa Türkiye’nin AB macerası, süreçten rahatsız olan üye ülkelerin girişimleriyle yavaşlatılıyor. Almanya’nın Merkel’den önceki Şansölyesi Schröder’in Gazprom’un danışmanı olması da anlamlı. Türkiye enerji başlığının açılmasını istiyor fakat AB açamıyor, Gazprom’un yatırımlarının bulunduğu Güney Kıbrıs bunu bloke ediyor.

Nabucco’nun gerçekleşme şansı nedir?

Haziran’da hükümetler imzayı atacak deniyor. Atılması da gerekir. Konjonktür hiç olmadığı ve olmayacağı kadar uygun. Çelik fiyatları düşmüş, Şah Deniz’de umulanın üzerinde doğalgaz bulunmuş, Rusya ile Avrupa ilişkileri gaz nedeniyle sıkıntıya girmiş. Tek sorun Kafkasya kaynaklı olabilir. O yüzden Türkiye Ermenistan açılımını Haziran sonunda yapsaydı ne kaybeder ne kazanırdı, iyi tahlili gerekir. Bu kadar hassas dengede, yapılacak küçük bir hata Truva atını Anadolu’ya ikinci kez, bu defa batıdan değil doğudan getirmiş olurdu.

Anlamadım, ne anlamda Truva atı?

Ermenistan açılımının Azerbaycan’a nasıl yansıdığına bakarsak, Başbakan Erdoğan’ın Bakü ziyaretinin yeni bir Truva atının oluşmasını engellediği anlaşılacaktır. Bu ziyaretle Türkiye Bakü’nün hassasiyetlerine gösterdiği saygıyı dile getirmekle kalmamış, yanlış anlamalardan çıkabilecek güvensizliği de engellemiştir. Aksi bir durum Türkiye’nin sadece Kafkasya politikasının değil, AB’ye yönelik enerji stratejisinin de çökmesi anlamına gelecektir. Enerji transitine yönelik projelerinde Türkiye’nin Azerbaycan’dan başka sağlam tedarikçisinin olmadığı asla göz ardı edilmemeli.

Türkiye enerji politikalarında öngörülü mü, ihtiyacı iyi tespit edip enerjiyi çeşitlendirerek doğru hamleyi doğru zamanda yapabiliyor mu?

Türkiye bu işi doğru götürüyor fakat yeterli hızda değil. Hedef, enerjide kaynak ve tedarikçi çeşitliliğini sağlarken, aynı zamanda verimliliği ve tasarrufu artırmaktır. Bu süreçte doğal gaz ve nükleer önemlidir, ancak yerli kaynaklarla yenilenebilir enerji de en az o kadar mühimdir. Verimlilik ve tasarruf ise en zayıf noktalarımızdır.

Doğalgaz bağımlılığını kırmak için nükleer alternatif olabilir mi?

Türkiye’nin nükleerde bu kadar diretmesindeki bir sebep de budur. 5000 MW gücündeki Akkuyu santrali yapılırsa kaynak çeşitliliğinin artmasına ve sera gazı miktarının azalmasına önemli katkı sağlayacaktır. Aksi görüş ise şunu söylüyor: Santrale teklif veren konsorsiyumdaki Atomstroyexport yine bir Rus firması. Türkiye’nin doğalgazda Rusya’ya bağımlılığını nükleer ile kırmak istiyorsunuz fakat yine bağımlı olacaksınız. Türkiye’nin ihtiyaçları ve imkánları arasındaki farklar değerlendirildiğinde Rusya dahil her ülkeyle işbirliği yapılmak durumundadır.

Doğalgaza sahip diğer ülkeler neden Azerbaycan’a alternatif değil?

Türkmenistan’ın durumu ortadadır. Tedarikçi olarak ne İran bu güveni tam verebiliyor, ne Irak, ne de Mısır. İran’ın Güney Pars’daki yatırımları hızla ilerliyor. Gene de iç talebi karşılamakta en az 4-5 yıl daha zorluk yaşayacak. Üstelik OPEC kotasını tutturmak için petrol kuyularına doğal gaz enjekte ediyor. Irak’ta kuzeyle merkezi hükümet arasındaki sorunlar hala tam olarak aşılabilmiş değil. Mısır veremiyor çünkü geçen yıl kendi iç talebini bile karşılayamadı, moratoryum ilan etti. O yüzden en güvenli, en kesin tedarikçi kompozisyonu Azerbaycan ve en az bir diğer ülkedir. Bu bakımdan ‘bir millet iki devlet’in ötesinde Türkiye ile Azerbaycan’ın çıkarları iç içedir.

Ermenistan sınırının Karabağ işgali sona ermeden açılacağı zannı nedeniyle iki ülke gerildi gibi göründü ama gaz konusunda Azerbaycan da, Türkiye de iki ayrı devlet de olduğunu, menfaatlerin çatıştığı noktada kendi menfaatini önceledi, diyebilir miyiz?

Menfaatler çok iç içe fakat şu var: Siz menfaatinizi Azerbaycan Meclisinde kendi dilinizde söylüyorsunuz, karşı taraf da o dille anlıyor ve anlatıyor. Dil bir olmasa süreç daha zor işlerdi.

Azerbaycan ile menfaatlerimiz tek devlet kadar mı örtüşüyor?

Gazın ekonomik dönüşümü ve stratejik önemi açısından; evet. Gaz fiyatı konusundaki pazarlıklarda tabii ki; hayır. Türkiye Azerbaycan’ın bin metreküp için ödenen 120 dolarlık fiyatı yükseltme talebine cevap vermek durumundadır. Son rakam ise Azerbaycan’ın endişesini gidermek kaydıyla pazarlık becerisiyle ilgilidir.

Peki. Azerbaycan için gazını Nabucco projesiyle Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşımak yerine Rusya üzerinden taşımak yine menfaatine aynı derecede uygun mudur?

Belli şartlarda mümkündür. Türkiye’nin Azerbaycan gazını gönderecek benden başka ülke bulamaz, diye düşünmesi çok hatalı olur. Biz bugün Türkmenistan’dan gelecek trans Hazar projesinden bahsederken Bakü’den Türkmenistan’a bir trans Hazar projesiyle dahi karşılaşabiliriz. Bunların yapılmaması için hiçbir engel yok.

Hazar’ın statüsünün deniz mi, göl mü olduğu hâlâ tartışmalı ama?

Rusya’nın diğer kıyıdaş ülkeler olan Azerbaycan, Kazakistan, İran ve Türkmenistan’dan iyi fiyatla gaz alıp bunu başarıyla ticarileştirdiği an Hazar’ın statü sorunu kendiliğinden çözülmüş olur. Böyle bir durum Rusya’nın dünya doğal gazında tekel olması sonucunu getirecektir. Bu ne AB’nin ne ABD’nin ne de herhangi bir tüketici ülkenin arzulayabileceği bir durumdur. O yüzden Azerbaycan mihenk olmak üzere Hazar ve Orta Doğu gazının halen yüzde 65 Rusya’ya bağımlı olan Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması gerekmektedir.