“Lobiciliği, karar verme süreçlerini etkileme ve yönlendirme stratejisi olarak yorumlayabiliriz. Bu strateji ile istenen, çoğunlukla siyasi bir konuda değişim sağlamak ya da olası değişim kararları alınmasını engellemektir. Bir başka deyişle siyasal ve sosyal çıkarlar için lobiler profesyonel faaliyetlerde bulunmaktadır. Karar almayı etkilemenin yanında lobicilik aynı zamanda olumlu imaj oluşturarak daha geniş kapsamlı bir tanıtım amacı da taşımaktadır. Bu yönüyle lobicilik faaliyetleri bir halkla ilişkiler uygulaması olarak da tanımlanabilir. Özellikle küreselleşmenin tüm dünyaya hâkim olmasıyla karar alma süreçlerinde lobicilik önemli bir faktör haline gelmiştir.

Türkiye dış tanıtımda ve lobicilikte etkin olamadığını maalesef her yıl Ermeni tasarıları bazı devletlerin Meclislerine geldiğinde ya da aleyhimize benzeri kararlar alındığında hatırlıyor. Lobiciliğin bir devlet politikası haline getirilmesi Türkiye için öncelik taşımalıdır. Ünlü bir lobicinin söylediği şu söz hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır; “Kazanan en iyi olan değil, lobisini en iyi yapandır”.

TASAM ve Siyasal İletişim Enstitüsü stajyerlerinden yüksek lisans öğrencisi Tülay Yılmaz’ın lobicilik konusunu derinlemesine inceleyen makalesinin tam metnine aşağıdaki başlığın üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Türkiye’nin Kullanamadığı Stratejik Güç; Lobicilik…