dunyaYrd. Doç. Dr. Abdullah Özkan

Türkiye’de siyasi partilerimizin siyasal iletişimin önemini henüz daha kavrayamadıklarını ne yazık ki üzülerek söylemek zorundayım. Siyasal iletişimin ne işe yaradığını kavramış olsalardı; “halka nasıl daha etkili ulaşabiliriz” sorusunu da sorarlar ve çözüm yolları ararlardı.

Ülkemizde seçim kampanyaları hâlâ reklamcılara emanet… Araba satan, şampuanın kepeklere karşı etkili olduğuna tüketicileri inandırmaya çalışan reklamcılar, seçim dönemlerinde de siyasi parti pazarlarlar; klasik reklamcı taktikleriyle oy avcılığına soyunurlar. Özgünlükten, yaratıcılıktan hatta çoğu kere zekadan bile yoksun, birbirinin kopyası seçim kampanyaları yapmaktan nedense bıkmazlar.

Aslında suçlu onlar değildir; suçlu, onlara bu kampanyaları emanet eden siyasi partiler/siyasetçilerdir. Siyasetçilerimiz siyasal iletişimin sunduğu uzmanlık bilgisinden yararlanmak, iletişim yönetiminin getireceği başarılara ortak olmak yerine miting yapmayı, bayrak asmayı, duvarlara afiş yapıştırmayı tercih ederler. Partilerimizin çok büyük bölümü hâlâ eski alışkanlıklarını devam ettirmekte ısrar etseler de son yıllarda sosyal medyanın yavaş yavaş da olsa kullanılmaya başlandığını görmek yine de sevindiricidir… Siyasi partilerin, siyasetçilerin, siyasal liderlerin Facebook ve Twitter hesabı açması, Bloglar kurması olumlu bir gelişmedir ama yeterli değildir.

Sosyal medyanın uzmanlar tarafından yönetilmesi gerekir. Dahası, siyaset kurumunun sosyal medyayı seçmenlerin bilgilendirilmesi/ikna edilmesi konusunda stratejik bir güç olarak görmesi şarttır. Ancak böyle görülebilirse, bu bakışaçısı kazanılabilirse sosyal medya araçları etkili bir şekilde kullanılabilir.

Bu alana yatırım yapılması, uzmanların yetiştirilmesi, tüm parti teşkilatlarına eğitim verilmesi ve sosyal medya vizyonunun kazandırılması zorunludur. Türkiye’de siyaset kurumu “dostlar alışverişte görsün!” mantığıyla sosyal medyaya yaklaşırsa, kaybeden kendisi olur. Zaten toplumdan kopuk yürüyen siyasetin halkla irtibatı iyice zayıflar. Toplum, önünde yürüdüğü siyaset kurumu ile mesafesini daha da artırır. Halkın gerisine düşen siyasetin de topluma söyleyecek sözü kalmaz.

Bu nedenle ülkemizin geleceğini inşa etme görevi olan siyaset kurumunun mutlaka içine düştüğü bu çıkmazın farkına varması ve kurtulmak için elinden geleni vakit kaybetmeden yapması kaçınılmazdır.

Siyasal İletişim Enstitüsü Direktörü ve İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Abdullah Özkan‘ın BİLİŞİM Dergisi‘nin Aralık sayısında yayınlanan makalesinin tam metnine ulaşmak için lütfen aşağıdaki başlığın üzerine tıklayınız:

SOSYAL MEDYA, KOMUT VE KOMUTA SİYASETİNİ SONA ERDİRDİ