Yrd. Doç. Dr. Nuran Yıldız

Televizyonlar siyasi yorumlar için referans kişi olarak köşe yazarı/gazeteci talep edince durum vahim bir hal aldı. Toplasanız 7 kişiyi geçmezler. Sağdan sayın 7. Soldan sayın 7.

Aynı 7 kişi durmadan birbirini ağırlayıp duruyorlar. Siyam yedizleri desek yeri.
Başka kanala geç, başka programı seç hoop aynı 7 kişinin 3-5’i orda. Stüdyonun aldığı kadarı.

Komünal bir yaşam onlarınki.

İzleyenleri yok, izlemekten kaçanları çok.

Onların bahaneleri ceplerinde; Tartışma programları izlenmiyor.

Neden izlensin ki?

Aynı 7 kişi aynı cümleleri kurup duruyor.

Biri cümleye başlayınca diğeri yanıtı yapıştırıveriyor.

“Cümlesini bitirseydi” demeye gerek kalmıyor. Cümlenin nasıl biteceğini herkes biliyor.

Daha komiği de tartışma programını yöneten kişinin aslında ezbere bildiği her cümleyi ilk kez duyuyormuş ifadesini yüzüne kondurması.

Ağır işçi, rolü zor.

Söyledikleri şeylere bir tek kendileri hayran olan 7 kişi.

Dün söyledikleriyle bugün söyledikleri arasındaki tutarsızlığa girmiyorum bile.
Kim umursuyor ki?

Ahmet İnsel’in doğru tespitiyle (ki kendisiyle düşünsel örtüşmem pek nadirdir) “postmodern kolaycılıkla bilgiyi yoksullaştıran” güzelliğin şovu.

İnsel, Baumann’ın daha doğrudan söylediğini kibarca söylemiş. Baumann “saray soytarısı” benzetmesini yapıyor şovu bol, içeriği boş durumlar için.

Tüm öngörüsüzlüklerine, derinsizliklerine (sığ demek şık değil) rağmen vazgeçilmez olmalarının sırrı ne?

Küçük bir sırları var: Adları o kadar büyük ki yetiyor.


Kaynak:
http://www.haberturk.com/yazioku.asp?id=8294