“Hukuk devleti” olduğunu iddia eden bir Devlet, Anayasasında özellikle “idarî işlem” niteliğindeki tasarrufları yargı denetimi dışında tutamaz. Bu bakımdan 1982 Anayasasında yer alan bu tür düzenlemelerin “hukuk devleti” ilkesi ile bağdaşması mümkün değildir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kararlarının yargı dışı kalmasını (md. 159), Olağanüstü dönemlerde çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararnameler aleyhine dava açılamamasını (md. 148); keza, “Askerî Şûra kararlarının yargı dışı tutulması” yönündeki Anayasa hükmünü (md. 125/2) ve aynı yönde düzenleme ihtiva eden 1602 sayılı Yüksek Askerî Şûra’nın Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun ilgili maddesini (md. 21) normal karşılamak zordur. Yargı yolu Anayasa ile daha başta kapatılmış bulunan işlemler aleyhine, yukarıda açıkladığımız nedenlerle uluslararası belgelere dayanarak uluslararası yetkili makamlara götürülmesinin mümkün olacağı kanaatindeyiz. Doktrinde ağır basan görüş, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa İnsan Hakları Divanının tutumu ile Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın belirtmiş olduğumuz yaklaşımı, bizim bu kanaatimizi doğrular niteliktedir. Elbette ki, bu konuda en köklü ve gerekli olan çözüm, Anayasamızda ve ilgili Kanunda bu hususta mevcut olan tüm düzenlemeleri ayıklamaktır. O halde, yine meseleyi halledecek olan mercii TBMM olacaktır…”

Anayasa Profesörü Burhan Kuzu’nun “Akademik Araştırmalar Dergisi”nin 11. sayısında yayınlanan Hukuk Devleti’ni analiz eden bu makalesini, yeni Anayasa hazırlıklarının tartışıldığı şu günlerde yeniden okunmasının önemli olacağını değerlendiriyoruz. Makalenin tam metnine aşağıdaki yazının üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz:

Hukuk Devleti Ve Hukuk Zihniyeti