“İletişim ve siyasetin insanlık tarihi kadar eski birer kavram olduğu bilinmektedir. Bu iki kavramın ortaya çıkışı üzerine tartışmalar sürmekle birlikte, uygarlığın temeli olan bu iki kavramın, insan beyninin işlerlik kazanması ile oluşmaya başlamış olması da usa yakın bir gerçek. Her ne kadar iktidar gerçeği, burada kendini oluşturan tarihsel aktörlerin ortaya çıkması, eyleme geçmeleri ile kendini gösterilmekteyse de, siyasal anlamda kimliklerin oluşumunda tarihsel süreç özel bir rol oynamakta.  Bu tarihsel süreç içinde, insanların ortak yaşamlarına ilişkin olarak kamusal alanın yaratılması, bu alanda rol alan aktörler tarafından biçimlendirilen kimlik,  yine bunlar tarafından kendi bulunmuş oldukları konuma uygun olarak taşınmakta, siyasal yaşamın uygulamaları içinde bunların yeniden tanınmasını sağlanmaktadır.

Tarih, sahip olduğu yöntemine dayalı olarak bir bilim olduğu kabul edilir. Tarih bu özelliği ile bir bilim ise, bu bir anlamda düşünen bir hayvan olan insanın toplumsallaşmasının ve kendi yarattığı toplumsallaşma kalıplarının değişiminin de bilimidir. Tarih, bu biçimde belli bir zaman boyutu içinde, türlü etkenlerin ortaya koymuş olduğu siyasal yükümlülüklerin her birinin anlamını yine bu etkenlerin yardımı ile ayırt edip tanımlarken,  bu zaman boyutu içinde, bu yükümlülüklerin geçirmiş olduğu değişimleri ve elde etmiş olduğu süreklilikleri, benzerlikler ve farlılıklarını da göz önüne alıp sahneye koyup tanımlamaktadır…”

Yrd. Doç. Dr. Necdet Ekinci’nin makalesinin tam metnini okumak için lütfen aşağıdaki başlığın üzerine tıklayınız:

SİYASAL İLETİŞİM AÇISINDAN ESKİ YUNAN KENTLERİNDE KİMLİKLERİN OLUŞUMUNDA KUTSAL VE KAMUSAL ALANLAR