Siyasal kültürün çok önemli bir unsuru olarak görülen “güven” konusunda ülkemizde ciddi bir sorun yaşanmaktadır. Birbirine güvenmeyen insanların çoğunluğu oluşturduğu bir toplumda paylaşma duygusu gelişmediği gibi, hoşgörü ile bir arada yaşama ve ortak hedeflere birlikte yürüme arzusu da yeterince oluşmamaktadır. Kişiler arasındaki bu güvensizlik duygusu, politik alana da yansımakta, Türk siyaseti bunun ağır faturasını yıllardır ödemektedir
Birbirine güvenmeyen insanların oluşturduğu bir toplumun, el ele vererek sorunlarını birlik ve bütünlük içinde çözmesini beklemek mümkün değildir. Türkiye’nin öncelikli olarak toplumsal güveni yeniden inşa etmesi gereklidir.
TASAM Siyasal İletişim Enstitüsü; Türk toplumunun ele ele vererek sorunlarını çözen, birbirine güvenen, çatışma yerine uzlaşmayı seçen bir toplum olması için çalışmalar yapmayı kendisine misyon olarak seçmektedir.
AMACIMIZ
Türkiye’de siyaset ne yazık ki yıllardır el yordamıyla yapılmakta; bilimsel altyapıdan yoksun, ölçme-değerlendirme imkanlarından uzak, kitle iletişim araçlarının gelişen etkileme gücünü barındırmayan verimsiz bir yapıda hayatiyetini sürdürmektedir.
Türk siyasetinin siyasal sistemden kaynaklanan sorunlar başta olmak üzere; siyasal partiler, seçim sistemi, siyasal kültür, siyasal katılma, kamuoyu araştırmaları gibi konularda pek çok önemli sorunu bulunmaktadır.
TASAM Siyasal İletişim Enstitüsü, bu sorunların siyaset ve iletişim bilimlerinin sağladığı imkanlar çerçevesinde incelenmesini, araştırılmasını, sonuçlarının ortaya konularak çözüm yollarının önerilmesini amaçlamaktadır.
Bu amaçların gerçekleştirilmesinde Türkiye’nin tarihi, kültürel ve sosyo-ekonomik birikiminin göz önünde bulundurulması, “bize özgü” çözüm önerilerinin geliştirilmesi öncelik taşımaktadır.
STRATEJİK VİZYONUMUZ
Siyaseti, “toplumun farklı kesimlerinin ve güç odaklarının ortak bir zeminde uzlaştırılması” şeklinde tanımlayabiliriz. İletişim de “ortak semboller oluşturma ve bunlar üzerinde tartışarak bir anlaşmaya varma süreci”dir. Yani icraatları siyasal karar mekanizması gerçekleştirmekte, siyaset de iletişim aracılığıyla yürütülmektedir. Siyaset ve iletişim süreçleri arasında bu nedenle çok yakın bir ilişki bulunmaktadır.
İnsanlar arasında ileti alışverişiyle ortaklık sağlama amacı güden iletişim, “insanların sahip oldukları bilgi, düşünce ve tutumlarını, çeşitli yollarla başka kişilere aktararak toplum içinde benzeşme ve birlik sağlamayı” hedeflemektedir. “Haberin, bilginin ve kültürün topluma dağıtımı olgusu” olarak da ifade edebileceğimiz iletişim, insanlar ve gruplar arasında meydana gelmekte ve sosyal bir çerçevede gerçekleşmektedir.
İletişimde amaç sadece “bilgi vermek” değildir, iletişim aynı zamanda “yönlendirmeyi, iknayı ve duygulara hitap etmeyi” de içermektedir. İletişimin siyaset ile olan bağlantısı da burada ortaya çıkmakta; Toplumu yönetmeye talip siyasi partiler ve onların temsilcileri, hedef kitlelerine mesajlarını iletişim kanallarını kullanarak vermektedirler.
Kitle iletişim araçları, küreselleşme sürecinin beraberinde getirdiği teknolojik gelişmeyle birlikte çok daha büyük bir önem kazanmıştır. Demokratik sistemin aktörleri arasında da önemli bir yer tutan kitle iletişim araçları, siyasal kadroların mesajlarını halka iletmede kullandıkları bir araç olduğu gibi, ayrıca siyasal sistemi denetleme işlevini de üstlenmektedir. Kitle iletişim araçları aynı zamanda siyasal bilgi edinme ve siyasal ilgi düzeyini artırmaya da katkı yapmaktadır. Özellikle seçim dönemlerinde kitle iletişim araçlarının taşıdığı siyasal malzeme yükü çoğalmakta, kitlelere verilen siyasal mesajların oranı artmaktadır. Kitle iletişim araçları, siyasal katılımı artırıcı bir rol de oynamaktadır.
Küreselleşme süreci, kaçınılamayacak bir olgu olarak sürekli gelişmekte ve yaygınlaşmaktadır. Küreselleşme süreci yaygınlaşırken, demokrasiye de ihtiyaç duymakta, demokratikleşme olmadan bu sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesi mümkün gözükmemektedir. Siyasal iletişim de hem küreselleşme sürecinden hem de demokrasiden etkilenmekte, her ikisiyle de çok yakın bir ilişki içinde bulunmaktadır. Demokrasi olmadan nasıl küreselleşme sürecinin sağlıklı bir şekilde işlemesi mümkün değilse, iletişim olmadan da hem küreselleşmenin hem de demokrasinin gelişip pekişmesi beklenmemelidir.
Siyasetin bilimsel bir çerçeveye oturtulabilmesi için mutlaka iletişimin sunduğu imkanlardan yararlanılması gereklidir. Jurgen Habermas’ın dikkat çektiği gibi “yönlendirilebilir ve düzenlenebilir siyasal toplum anlayışının” benimsenmesi ile siyasal iletişim önemli görevler üstlenmeye başlamıştır.
İletişim, siyasetin ana damarını oluşturan unsurların başında gelmektedir.. Siyaset, tıpkı iletişim gibi, tek başına yapılabilen bir eylem değildir. Her iki kavramın ortak özelliği de kitlelere seslenmeleridir. Siyaset, amaçlarını gerçekleştirmede iletişim olgusundan önemli ölçüde yararlanmaktadır.
TASAM Siyasal İletişim Enstitüsü, siyaset ve iletişimi bilimsel bir çerçeveye oturtmayı hedeflemekte; Milli iradeyi temsil edecek politik karar mekanizmasının sağlıklı oluşmasına katkı sunmayı amaçlamaktadır.
Demokratik siyasal hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri olan siyasal partilerimiz, siyasal sistemin sorunsuz işlemesinde büyük rol üstlenmektedir. Sivil toplum örgütlerinin kamuoyunun siyasal sistemle bağlantısını kurmada yetersiz kalması da siyasal partilerin rollerini ayrıca artırmaktadır. Toplumun böylesine önemli roller yüklenen siyasal partilerimizden beklentileri oldukça yüksektir.
Siyasal partiler, demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olmalarına karşın ülkemizde çeşitli sorunlarla iç içe yaşamakta ve bu sorunlar siyasal sistemin işleyişini olumsuz etkilemektedir. Siyasal partilerin sorunlarının başında örgütlenme biçimleri gelmektedir. Siyasal partilerin kamuoyu nezdindeki itibarları ne yazık ki zedelenmiştir. Yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında siyasal partilere ve milletvekillerine güvenin giderek azaldığı görülmektedir. Bu güvensizliğin başlıca nedenleri arasında; siyasal partilerin ülke sorunlarına çözüm üretmekte zorlanmaları, uzlaşmadan uzak çatışmacı bir tavır sergilemeleri ve kamu kaynaklarını başarılı bir şekilde kullanamamaları sayılabilir.
Demokratik bir Türkiye için siyasal sisteme ve siyasal aktörlere duyulan bu derin güvensizlik duygusu ortadan kaldırılmalı; bunun için de siyaset mutlaka bilimsel bir temele oturtulmalıdır.
TÜSİAD’ın yaptırdığı “seçim sistemi ve siyasal partiler” araştırması da halkın siyasal partiler sisteminin genel işleyişini beğenmediğini açıkça ortaya koymaktadır.
Araştırma sonuçlarına göre “siyasal partiler sistemi çok kötü işliyor” diyenlerin oranı yüzde 54, “kötü işliyor” diyenlerin oranı da yüzde 30’dur.
Araştırmaya göre, halk siyasal partilerin gerçek işlevini yerine getirdiğine inanmamaktadır. Kamuoyu, siyasal partilerin iç işleyişlerini de eleştirmekte, parti içi demokrasinin eksikliğine vurgu yapmaktadır. Halkın yüzde 84’ü siyasal partilerde parti içi demokrasinin olmadığını belirtmektedir. Kendi içinde demokrasiyi sağlayamayan siyasal partilerin, ülkemizin demokratikleşme çabalarına ne kadar katkıda bulunabilecekleri de önemli bir soru işaretidir.
Seçim sistemi de Türkiye’nin bir başka politik sorun alanıdır. Seçim sistemindeki eksiklik ve yanlışlıklar, Milli İradenin sandığa tam olarak yansımasını engellemektedir. Nitekim, araştırma sonuçları kamuoyunun da seçim sisteminin kötü işlediği konusunda birleştiğini göstermekte; Halkın yüzde 79’u seçim sisteminin çok kötü işlediğini belirtmektedir.
Bugünkü siyasal partiler düzeninin ve işleyiş şeklinin demokratikleşme yolunda önemli sorunları aşmamıza yardımcı olamayacağı açıktır.
Siyasal partilerin işleyişindeki çarpıklıklar ve yanlışlar nedeniyle siyasal sistemde de damar tıkanıklıkları meydana gelmektedir. Siyasal partilere güven duymayan kamuoyu, aynı zamanda siyasal sisteme de inancını kaybetmektedir. Siyasal sistemin işleyişindeki tıkanıklıkların açılması için öncelikle siyasal partilerin işleyişindeki aksaklıkları gidermek gerekmektedir.
TASAM Siyasal İletişim Enstitüsü, Türk siyasal hayatının temel sıkıntılarını masaya yatırarak sorunları teşhis edip, tedavi yollarını göstermeyi ülkemizin geleceğine yapılacak çok ciddi bir yatırım olarak görmektedir. Küresel bir vizyona ve bölgesel güç olma potansiyeline sahip ülkemizin doğru yönetilmesine, halkının mutlu ve refah içinde yaşamasına, geleceğinden umutlu olmasına katkıda bulunmak, Enstitümüzün temel hedeflerinin başında yer almaktadır.