Dr. Yılmaz ARGÜDEN
Ülkemizde politika üretmek (“policy analyses”, “policy development”) kavramı, politika yapmak (“politics”) kavramı ile karıştırılıyor. Zaten politika kararlarımız da genellikle o kararlardan ne gibi etkilenmeler olabileceğini irdeleyen bilimsel çalışmalara dayandırılmıyor. Bu nedenle, ya bazı sonuçların hangi politika kararları neticesinde ortaya çıktığının farkına bile varılmıyor, ya da yanlışlıkları düzeltmek üzere sık sık karar değiştirerek toplumsal güven zedeleniyor.
Örneğin, birçok gelişmiş ülkede vergi politikalarını oluşturulması süreci, (i) mükelleflerin de katılımını içeren kurumsal mekanizmaları, (ii) kararlardan önce ve sonra ekonomik modelleme ile vergilerin etkilerinin değerlendirilmesini ve (iii) şeffaf, açık, hesap verebilir bir yasalaşma sürecini içeriyor. Oysa, Türkiye’de genellikle vergi politikaları ekonomik etkileri irdelenmeden ve mümkün olduğunca kapalı kapılar ardında sadece gelir üretme hedefiyle oluşturuluyor.
Bunun soncunda da birçok sektörde ya kayıt dışı faaliyet artıyor, ya da sektör dünyayla rekabet edecek ekonomik boyuta gelemiyor. Örneğin, Microsoft bir Türk firması olsaydı, kendisini bir “klavye vergisiyle” karşı karşıya bulur ve ne ar-ge faaliyetlerini yeterince geliştirebilir, ne de bu kadar kâr elde edebilirdi ! Potansiyel politikaların olası etkilerinin bilimsel çalışmalarla ortaya konması ve böylelikle daha iyi politika seçeneklerinin oluşturulması genellikle düşünce merkezleri (“think-tank”) aracılığıyla sağlanıyor. Ülkemizde, politika üretme sürecine bilimsel katkının yetersiz olması sadece politikacıların bu konudaki duyarsızlıkları nedeniyle değil, aynı zamanda politika üretme çalışmalarına yeterince kaynak ayrılmaması ve bilim adamlarımızın politika üretecek bilimsel çalışmalara yeterince ilgi göstermemesinden de kaynaklanıyor.
Oysa, bir politika konusunda yapılan hatanın maliyeti toplumsal olarak çok yüksek olabiliyor. Bu nedenle, ülkemizdeki düşünce merkezlerinin gelişmesine daha çok kaynak ayırmak, aslında kamu yararınadır. Ayrı bir sorun da bu konularda yapılan çalışmalardan yeterince faydalanılmaması. Bunun da birçok nedeni var: (i) Araştırmacıların gerçek sorunlara eğilmemesi ve/veya araştırmaların sonuç odaklı olmaması; (ii) Araştırma sonuçlarına kolayca ulaşılamaması ve/veya sonuçların ilgili mercilere iletilmesi için yeterli kaynak olmaması; (iii) Araştırma sonuçlarının politikacılar tarafından iyi anlaşılmaması ve/veya araştırmacı tarafından iyi anlatılamaması.
Araştırmaların sonuç odaklı olmasını sağlamak için çalışmanın başlangıç aşamasından itibaren araştırmacı ile politikacı-bürokrat kesimi arasında etkin iletişim kurulması faydalı olur. Sonuçların iletişimini geliştirmek için araştırma sonuçlarının hedef kitlenin anlayacağı şekilde yazılabilmesine ve duyurulması için gerekli toplantıların düzenlenebilmesine kaynak ayırmak gerekiyor. Ayrıca, araştırma sonuçlarının, bilimsel dürüstlükten ödün vermeksizin, ancak farklı kesitlerdeki hedef kitleler için onların ilgisini çekecek şekilde anlatılmasını sağlamak önem taşıyor.
Araştırma sonuçlarının iyi anlaşılabilmesi için politikacıların ve bürokrasinin eğitimine ve bilgilendirilmesine, bilinçli kullanıcı haline getirilmelerine kaynak ayırmak faydalı olur. Araştırmacıları da sonuçları bilim adamı olmayanların da anlayabileceği bir dilde sunmaya (bilimsel lisandan, normal vatandaşın anlayabileceği bir lisana tercüme etmeye) teşvik etmek ve araştırmanın sonuç değerlendirilmesinde ürünlerin bu niteliğine de ağırlık vermek gerekiyor.
Bir ülkenin yönetim başarısını etkileyen en önemli unsurlardan biri de ürettiği politikaların niteliği ve uygulamanın etkinliğidir. Politika üretme sürecinde bilimsel çalışmalardan faydalanmak, ülkemizdeki yönetim kalitesini artıracaktır. (http://www.arguden.net)