BRÜKSEL – “Kırk yıl oldu bile…” 1985 yılı II. Dünya Savaşı’nın bitmesinin kırkıncı yıldönümüydü. Batı Avrupa’da birçok televizyon programı, sergi, kitap ve dergi kapağı bu konuyu işlemekteydi. Savaş vahşeti toplumların hafızasında henüz taze sayılırdı. Hâlbuki o dönemde yirmili yaşlardaki bir genç için, büyük savaş tarihin derinliklerinde kalmıştı. Gündem çok farklıydı: Soğuk Savaş, Sovyetler Birliği ile ABD arasında nükleer yarış, Avrupa Ekonomik Topluluğu, Çin’de ilk kıpırdanmalar, Türkiye’de Özal’lı yenilenme, dünyada yaygınlaşan kişisel bilgisayar, Ortadoğu’da çatışma ve Afrika’ya yardım için Live Aid konserleri yılları.
Sonra, birkaç yıl sonra yine bir geçmişi anma furyası sardı Batı Avrupa’yı: “Yirmi yıl oldu bile.”
Bu kez 1968 olayları odaktaydı.
Prag’dan Paris’e, Chicago’dan, Roma’ya öğrenci eylemleriyle etkilenen dünya kültürü. Tam olarak yaşanmamış, fakat nispeten daha yakın bir geçmişin nostaljisi kapladı sosyal ortamı, kültürel etkinlikleri ve yayın dünyasını. Seksenlerin rengârenk estetiğinde, altmışların siyah-beyaz görüntüleri yine de pek yakın gelemedi o dönemin gençlerine. Yakın gelecek de çok uzaktı. Moskova’da Gorbaçev soğuk savaşı bitirmek üzereydi. Avrupa’da parasal birliğin zemini oluşmaktaydı. Çin dragonu gözlerini açıyor, Türkiye’de yenilenmenin yetersizlikleri yapısal sorunlara dönüşüyor, ABD’de emekleme dönemindeki internetin altyapısı özel kullanıma açılıyordu. Fakat daha toplumlar fakında değildi ki, Ortadoğu’da istikrarsızlık ve Afrika’da yoksulluk dışında, birçok alanda köklü bir değişim başladı.
Çağdaş ülkelerde yenilik taleplerinin baskısının arttığı bu dönemde 1968 yılı bir gelecek nostaljisi olarak anıldı.
Sonra, 2008’de yine “kırk yıl oldu bile.”
Artık II. Dünya Savaşı anılarının gerçekten kuşak aşımına uğradığı bir dönemde, 1968 yılı toplumsal yaşama yön veren kuşakların nostaljik referansı oldu. Nasıl ki 1789 Fransız Devrimi Avrupa’ya dalga dalga yayılan etkilerde bulunduysa, Paris’te başlayan Mayıs 68 olayları da simgesel ve tarihsel önem taşıyorlar. Altmışlı yıllarla başlayan birçok toplumsal eğilim yetmişli yıllarda kalıcı bir siyasal birikime dönüştü. Mayıs 68 bu açıdan önemli. Hem Batı dünyasını anlayabilmek için. Hem de güncel siyaseti geçmiş ve gelecek zamanların göreceliğinde çok boyutlu değerlendirebilmek için.
Mayıs 68’de Fransa
Fransa 1960 sonrasında, 18. yüzyılda ülkeye egemen olan aristokrasi ve Kilise’ye karşı yükselen burjuvazinin siyasal güç mücadelesi ortamından çok farklıydı. Mutlak bir devrim havası yoktu. Devrim değil, devrimsel etkiler doğuran olaylar söz konusu.
Ekonomi:
II. Dünya Savaşı sonrası dönemde Batı Avrupa uzun bir ekonomik büyüme, tüketim toplumuna dönüşme ve refah devletinin tesisi evresinin son yıllarındaydı. Savaş sonrası doğan gençler ekonomik kriz ve işsizlik kavramlarına yabancı olarak büyümüşlerdi. Fakat ilk olumsuz göstergeler ve gelecek kaygılarının titreşimleri hissedilmekteydi.
Toplum:
Sendikalar ile devlet arasında gerginlik başlamak üzereydi. Bu arada SSCB yörüngesindeki komünistler, Çin kültür devriminden etkilenen Maocular, çekim alanı genişleyen Troçkistler, eski toprakların kaybını hazmedemeyen aşırı milliyetçiler, sol hareketlere benzer örgütlenmelere giden Katolikler ve genelde ABD’nin Vietnam savaşına karşı oluşan barış hareketlerinin ilk filizleri iç ve dış politika arasındaki etkileşime dâhil olmaktaydı.
Siyaset:
De Gaulle rejimi yaşanmaktaydı.
Savaş kahramanı ‘General’ 1958’de Cezayir kriziyle istikrarsızlığa giren demokrasiyi kurtarmak üzere siyasete geri çağrılmıştı. Fransa’nın denizaşırı ulusal topraklarının büyük bölümü ve sömürgelerinin bağımsızlığı ile sonuçlanacak cesur kararları almış ve kendisi için tasarlanmış çok güçlü bir başkanlık tesis eden yeni anayasal düzeni getirmişti. Sonradan 1981’de cumhurbaşkanı seçilecek olan sol muhalefetin önderi François Mitterand 1965 başkanlık seçimlerinde De Gaulle’ü zorlamıştı.
Uluslararası ilişkiler:
Fransa dış siyasette nükleer güç konumu, Avrupa Ekonomik Topluluğu’na İngiltere’nin üyeliğini veto eden tutumu, uzaya uydu gönderme başarısı ve NATO’nun askeri kanadı dışında kalma özelliği ile sivrilmekteydi.
Devrim devrinin devinimi
Gerginlik 1 Mayıs kutlamalarında başladı. Aynı gün Nanterre Üniversitesi’nde aralarında Alman Daniel Cohn-Bendit’in de bulunduğu öğrenciler disiplin kuruluna verildi. Öğrenci gösterileri başladı.
Cohn-Bendit bu süreçte öğrenci liderlerinden biri durumuna geldi. Göstericilere müdahale eden polise dil çıkarırkenki fotoğrafı bir Mayıs 68 ikonu oldu. (Halen Yeşiller Partisi’nin bir lideri olarak Avrupa Parlamenteri ve Türkiye’nin AB üyeliğinin tutkulu bir savunucusu.)
2 Mayıs’ta Sorbonne Üniversitesi’nde aşırı sağcı Occident militanları öğrenci birliğinin bürolarını yaktı; öğrenciler arası çatışmalar başladı. İlerleyen günlerde üniversite işgali, öğrenci kurultayları, özgürlük şölenleri, şarkılar, danslar, polisle çatışma, tutuklamalar, havalarda uçan kaldırım taşları, yanan otomobiller, coplar, göz yaşartıcı bombalar, barikatlarla kapatılmış Paris caddeleri, fabrikalara ve sivil toplum kuruluşlarına yayılan hareket… 13 Mayıs günü ülke genelinde 1 milyon katılımcılı gösteri yürüyüşleri. 25 Mayıs’ta 9 milyon kişi grevde. Sokaklar toz duman; okul, ulaştırma, posta, telefon, benzin yok. 27 Mayıs’ta hükümet ile sendikalar arasında ücret artışları ve dört haftalık yıllık tatil öngören anlaşmaya halk kurultaylarında ret. Mitterand’ın geçici hükümet talebi…
Bu olaylar sırasında Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle 29 Mayıs günü bir ara ortadan yok oldu. Almanya’da, Baden-Baden’de konuşlanmış olan Fransız askeri birliklerinin başındaki General Massu ile istişareye gittiği öğrenildi. Ertesi sabah Paris’te 800 bin kişi De Gaulle lehine gösteri yürüyüşü yaptı. Öğleden sonra Paris’e dönen De Gaulle meclisi feshettiğini ve seçimlere gidileceğini açıkladı.
Zamanın göreceliğinde
Mayıs 68 olaylarının sonuçları Fransa tarihinde geniş zaman dilimlerine yayıldı:
- De Gaulle haziranda parlamento seçimleri düzenledi, partisi zafer kazandı. Halkın önemli bir kesimi özgürlükçü başkaldırıya destek vererek meydanları doldurmuş olsa da, demokrasi sayı rejimi olduğunu bir kere daha hatırlattı. İstikrar kaygısıyla yola devam isteyen taraf daha kalabalıktı.
- Fakat ertesi yıl De Gaulle bir anayasa reformu için Fransızlardan ‘evet oyu’ talep etti. ‘Hayır’ oyları yüzde 52,41 çıkınca, kaderine razı oldu. Süresinin dolmasına üç yıl kala istifa ederek köşesine çekilmeyi uygun buldu. Fransa’da sağ-sol dengesinin ve birbirini takip edecek farklı partilerin iktidarına dayalı bir siyasetin önü açıldı.
- Mayıs 68 olayları dünyayı etkilerken, Fransa toplumu da dünyaya açıldı. Kültürel yenilikçilik, farklı görüşlere açıklık, sorgulayıcılık gibi eğilimler olağanlaştı. Eşzamanlı olarak, komünist rejimlerin baskıcılığına karşı Avrupa solu eleştirisel ve mesafeli bir tutuma geçti. Barışa, doğaya, insani yardıma ve insan haklarına duyarlı uluslararası sivil toplum hareketlerinin kökleri de bu döneme uzanıyor. Örneğin, 1999’da Kosova’da Birleşmiş Milletler adına yöneticilik görevinden sonra 2007 yılında Fransa dışişleri bakanı olan Bernard Kouchner Sınır Tanımayan Hekimler örgütünü 1971’de kurdu.
- Bu dönemin önde gelen temalarından biri cinsel özgürlük oldu. Mayıs 68’in dikkat çeken bir simgesi de “pantolonlu genç kızlar”dı. Yetmişli yıllarda doğum kontrol haplarının yaygınlaşması ile kadının iş ortamı ve özel yaşamdaki eşit rolü arasında paralel bir evrim tetiklendi.
- Katı disiplinli, ezberci, öğrencinin bireysel kimliğinin ezildiği Fransız okul sistemi de pedagojik bir devrime girdi. Her ne kadar Fransa’da bu özelliklerin bazı kalıntıları halen gözlemlense de, dünyadaki benzer eğitim sistemleri de etkilendi. Türkiye gibi değişimin kamu politikalarında zor hazmedildiği ülkeler hariç.
Değişen dünya
Tabii 1968 yılı ile özdeşleşen toplumsal dönüşüm dönemi Fransa’nın ötesinde bir coğrafyada gelişti. İşte yalnızca bir yılın başkaldırı kronolojisi:
- Şubat: Çekoslovakya’da ‘Prag Baharı’. Dubçek hükümetinin ‘güleryüzlü sosyalizm’ deneyimi.
- Şubat: Roma’da üniversitenin öğrenciler tarafından işgali. İlkbahar boyunca gösteriler ve grevler.
- Mart: Polonya’da öğrenci gösterileri, hükümetin şiddetle karşılık vermesi.
- Nisan: ABD’de birçok kentte ırk ayrımına karşı eylemler ve Martin Luther King’e suikast.
- Nisan: Batı Almanya’da ayaklanmalar ve gösteri yürüyüşleri
- Mayıs: Tokyo’da öğrenci olayları
- Haziran: Kanada’da ayaklanma ve gösteri yürüyüşleri
- Temmuz: İstanbul’da ABD 6. filosuna tepki eylemleri, güvenlik güçlerinin şiddetle bastırması.
- Ağustos: Sovyet tanklarının Prag’ı işgali.
BRÜKSEL – “Kırk yıl oldu bile…” 1985 yılı II. Dünya Savaşı’nın bitmesinin kırkıncı yıldönümüydü. Batı Avrupa’da birçok televizyon programı, sergi, kitap ve dergi kapağı bu konuyu işlemekteydi. Savaş vahşeti toplumların hafızasında henüz taze sayılırdı. Hâlbuki o dönemde yirmili yaşlardaki bir genç için, büyük savaş tarihin derinliklerinde kalmıştı. Gündem çok farklıydı: Soğuk Savaş, Sovyetler Birliği ile ABD arasında nükleer yarış, Avrupa Ekonomik Topluluğu, Çin’de ilk kıpırdanmalar, Türkiye’de Özal’lı yenilenme, dünyada yaygınlaşan kişisel bilgisayar, Ortadoğu’da çatışma ve Afrika’ya yardım için Live Aid konserleri yılları.
Sonra, birkaç yıl sonra yine bir geçmişi anma furyası sardı Batı Avrupa’yı: “Yirmi yıl oldu bile.”
Bu kez 1968 olayları odaktaydı.
Prag’dan Paris’e, Chicago’dan, Roma’ya öğrenci eylemleriyle etkilenen dünya kültürü. Tam olarak yaşanmamış, fakat nispeten daha yakın bir geçmişin nostaljisi kapladı sosyal ortamı, kültürel etkinlikleri ve yayın dünyasını. Seksenlerin rengârenk estetiğinde, altmışların siyah-beyaz görüntüleri yine de pek yakın gelemedi o dönemin gençlerine. Yakın gelecek de çok uzaktı. Moskova’da Gorbaçev soğuk savaşı bitirmek üzereydi. Avrupa’da parasal birliğin zemini oluşmaktaydı. Çin dragonu gözlerini açıyor, Türkiye’de yenilenmenin yetersizlikleri yapısal sorunlara dönüşüyor, ABD’de emekleme dönemindeki internetin altyapısı özel kullanıma açılıyordu. Fakat daha toplumlar fakında değildi ki, Ortadoğu’da istikrarsızlık ve Afrika’da yoksulluk dışında, birçok alanda köklü bir değişim başladı.
Çağdaş ülkelerde yenilik taleplerinin baskısının arttığı bu dönemde 1968 yılı bir gelecek nostaljisi olarak anıldı.
Sonra, 2008’de yine “kırk yıl oldu bile.”
Artık II. Dünya Savaşı anılarının gerçekten kuşak aşımına uğradığı bir dönemde, 1968 yılı toplumsal yaşama yön veren kuşakların nostaljik referansı oldu. Nasıl ki 1789 Fransız Devrimi Avrupa’ya dalga dalga yayılan etkilerde bulunduysa, Paris’te başlayan Mayıs 68 olayları da simgesel ve tarihsel önem taşıyorlar. Altmışlı yıllarla başlayan birçok toplumsal eğilim yetmişli yıllarda kalıcı bir siyasal birikime dönüştü. Mayıs 68 bu açıdan önemli. Hem Batı dünyasını anlayabilmek için. Hem de güncel siyaseti geçmiş ve gelecek zamanların göreceliğinde çok boyutlu değerlendirebilmek için.
Mayıs 68’de Fransa
Fransa 1960 sonrasında, 18. yüzyılda ülkeye egemen olan aristokrasi ve Kilise’ye karşı yükselen burjuvazinin siyasal güç mücadelesi ortamından çok farklıydı. Mutlak bir devrim havası yoktu. Devrim değil, devrimsel etkiler doğuran olaylar söz konusu.
Ekonomi:
II. Dünya Savaşı sonrası dönemde Batı Avrupa uzun bir ekonomik büyüme, tüketim toplumuna dönüşme ve refah devletinin tesisi evresinin son yıllarındaydı. Savaş sonrası doğan gençler ekonomik kriz ve işsizlik kavramlarına yabancı olarak büyümüşlerdi. Fakat ilk olumsuz göstergeler ve gelecek kaygılarının titreşimleri hissedilmekteydi.
Toplum:
Sendikalar ile devlet arasında gerginlik başlamak üzereydi. Bu arada SSCB yörüngesindeki komünistler, Çin kültür devriminden etkilenen Maocular, çekim alanı genişleyen Troçkistler, eski toprakların kaybını hazmedemeyen aşırı milliyetçiler, sol hareketlere benzer örgütlenmelere giden Katolikler ve genelde ABD’nin Vietnam savaşına karşı oluşan barış hareketlerinin ilk filizleri iç ve dış politika arasındaki etkileşime dâhil olmaktaydı.
Siyaset:
De Gaulle rejimi yaşanmaktaydı.
Savaş kahramanı ‘General’ 1958’de Cezayir kriziyle istikrarsızlığa giren demokrasiyi kurtarmak üzere siyasete geri çağrılmıştı. Fransa’nın denizaşırı ulusal topraklarının büyük bölümü ve sömürgelerinin bağımsızlığı ile sonuçlanacak cesur kararları almış ve kendisi için tasarlanmış çok güçlü bir başkanlık tesis eden yeni anayasal düzeni getirmişti. Sonradan 1981’de cumhurbaşkanı seçilecek olan sol muhalefetin önderi François Mitterand 1965 başkanlık seçimlerinde De Gaulle’ü zorlamıştı.
Uluslararası ilişkiler:
Fransa dış siyasette nükleer güç konumu, Avrupa Ekonomik Topluluğu’na İngiltere’nin üyeliğini veto eden tutumu, uzaya uydu gönderme başarısı ve NATO’nun askeri kanadı dışında kalma özelliği ile sivrilmekteydi.
Devrim devrinin devinimi
Gerginlik 1 Mayıs kutlamalarında başladı. Aynı gün Nanterre Üniversitesi’nde aralarında Alman Daniel Cohn-Bendit’in de bulunduğu öğrenciler disiplin kuruluna verildi. Öğrenci gösterileri başladı.
Cohn-Bendit bu süreçte öğrenci liderlerinden biri durumuna geldi. Göstericilere müdahale eden polise dil çıkarırkenki fotoğrafı bir Mayıs 68 ikonu oldu. (Halen Yeşiller Partisi’nin bir lideri olarak Avrupa Parlamenteri ve Türkiye’nin AB üyeliğinin tutkulu bir savunucusu.)
2 Mayıs’ta Sorbonne Üniversitesi’nde aşırı sağcı Occident militanları öğrenci birliğinin bürolarını yaktı; öğrenciler arası çatışmalar başladı. İlerleyen günlerde üniversite işgali, öğrenci kurultayları, özgürlük şölenleri, şarkılar, danslar, polisle çatışma, tutuklamalar, havalarda uçan kaldırım taşları, yanan otomobiller, coplar, göz yaşartıcı bombalar, barikatlarla kapatılmış Paris caddeleri, fabrikalara ve sivil toplum kuruluşlarına yayılan hareket… 13 Mayıs günü ülke genelinde 1 milyon katılımcılı gösteri yürüyüşleri. 25 Mayıs’ta 9 milyon kişi grevde. Sokaklar toz duman; okul, ulaştırma, posta, telefon, benzin yok. 27 Mayıs’ta hükümet ile sendikalar arasında ücret artışları ve dört haftalık yıllık tatil öngören anlaşmaya halk kurultaylarında ret. Mitterand’ın geçici hükümet talebi…
Bu olaylar sırasında Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle 29 Mayıs günü bir ara ortadan yok oldu. Almanya’da, Baden-Baden’de konuşlanmış olan Fransız askeri birliklerinin başındaki General Massu ile istişareye gittiği öğrenildi. Ertesi sabah Paris’te 800 bin kişi De Gaulle lehine gösteri yürüyüşü yaptı. Öğleden sonra Paris’e dönen De Gaulle meclisi feshettiğini ve seçimlere gidileceğini açıkladı.
Zamanın göreceliğinde
Mayıs 68 olaylarının sonuçları Fransa tarihinde geniş zaman dilimlerine yayıldı:
- De Gaulle haziranda parlamento seçimleri düzenledi, partisi zafer kazandı. Halkın önemli bir kesimi özgürlükçü başkaldırıya destek vererek meydanları doldurmuş olsa da, demokrasi sayı rejimi olduğunu bir kere daha hatırlattı. İstikrar kaygısıyla yola devam isteyen taraf daha kalabalıktı.
- Fakat ertesi yıl De Gaulle bir anayasa reformu için Fransızlardan ‘evet oyu’ talep etti. ‘Hayır’ oyları yüzde 52,41 çıkınca, kaderine razı oldu. Süresinin dolmasına üç yıl kala istifa ederek köşesine çekilmeyi uygun buldu. Fransa’da sağ-sol dengesinin ve birbirini takip edecek farklı partilerin iktidarına dayalı bir siyasetin önü açıldı.
- Mayıs 68 olayları dünyayı etkilerken, Fransa toplumu da dünyaya açıldı. Kültürel yenilikçilik, farklı görüşlere açıklık, sorgulayıcılık gibi eğilimler olağanlaştı. Eşzamanlı olarak, komünist rejimlerin baskıcılığına karşı Avrupa solu eleştirisel ve mesafeli bir tutuma geçti. Barışa, doğaya, insani yardıma ve insan haklarına duyarlı uluslararası sivil toplum hareketlerinin kökleri de bu döneme uzanıyor. Örneğin, 1999’da Kosova’da Birleşmiş Milletler adına yöneticilik görevinden sonra 2007 yılında Fransa dışişleri bakanı olan Bernard Kouchner Sınır Tanımayan Hekimler örgütünü 1971’de kurdu.
- Bu dönemin önde gelen temalarından biri cinsel özgürlük oldu. Mayıs 68’in dikkat çeken bir simgesi de “pantolonlu genç kızlar”dı. Yetmişli yıllarda doğum kontrol haplarının yaygınlaşması ile kadının iş ortamı ve özel yaşamdaki eşit rolü arasında paralel bir evrim tetiklendi.
- Katı disiplinli, ezberci, öğrencinin bireysel kimliğinin ezildiği Fransız okul sistemi de pedagojik bir devrime girdi. Her ne kadar Fransa’da bu özelliklerin bazı kalıntıları halen gözlemlense de, dünyadaki benzer eğitim sistemleri de etkilendi. Türkiye gibi değişimin kamu politikalarında zor hazmedildiği ülkeler hariç.
Değişen dünya
Tabii 1968 yılı ile özdeşleşen toplumsal dönüşüm dönemi Fransa’nın ötesinde bir coğrafyada gelişti. İşte yalnızca bir yılın başkaldırı kronolojisi:
- Şubat: Çekoslovakya’da ‘Prag Baharı’. Dubçek hükümetinin ‘güleryüzlü sosyalizm’ deneyimi.
- Şubat: Roma’da üniversitenin öğrenciler tarafından işgali. İlkbahar boyunca gösteriler ve grevler.
- Mart: Polonya’da öğrenci gösterileri, hükümetin şiddetle karşılık vermesi.
- Nisan: ABD’de birçok kentte ırk ayrımına karşı eylemler ve Martin Luther King’e suikast.
- Nisan: Batı Almanya’da ayaklanmalar ve gösteri yürüyüşleri
- Mayıs: Tokyo’da öğrenci olayları
- Haziran: Kanada’da ayaklanma ve gösteri yürüyüşleri
- Temmuz: İstanbul’da ABD 6. filosuna tepki eylemleri, güvenlik güçlerinin şiddetle bastırması.
- Ağustos: Sovyet tanklarının Prag’ı işgali.