Doç. Dr. Metin IŞIK
Basın organlarının en temel işlevlerinden biri şüphesiz topluma haber ve bilgi sunmaktır. Bilindiği üzere en klasik tanımıyla haber “olay veya olayların hikayesi, yahut özeti” şeklinde tanımlanmaktadır. Buradan anlaşılacağı üzere haberde özetleme ve hikaye etme unsurları ön plana çıkmaktadır.
Özetleme ve hikaye etme süreci sonucunda gazeteci olayı haber haline getirmektedir. Dolayısıyla haber, olayla özdeş olmamakla birlikte, olayın esas çerçevesi içinde tekrar kurgulanması işleminin bir sonucudur. Bu ise gazetecinin olayı kendi algıladığı biçimde haber yapması anlamına gelir (Tokgöz, 2003:189).
Haber konusu ele alınırken dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da basının gündemi ile halkın gündemi arasında paralellik olup olmadığıdır. Amerika’da yapılan araştırmalarda halkın gündemi ile basının gündemi arasında bir uyum olduğu gözlemlenirken; konuyla ilgili olarak Türkiye’de yapılan bir araştırmada halkın gündemi ile basının gündeminin aynı olmadığı tespit edilmiştir (Güz, 1996: 995-96). Bu sonuç bize Türkiye’de basının halkın gündemini yansıtmadığını göstermektedir. Son yıllarda halkın sıklıkla dile getirdiği güvensizlik olgusunun temelinde de bunun yattığı unutulmamalıdır.
Bu çalışmada haber ve yorum arasındaki ilişki olup olmadığı sorunsalından yola çıkılarak, haberde objektifliğin bir ütopya olduğu varsayımının betimleyici yöntemle test edilmesi amaçlanmaktadır. Çalışma kapsamında öncelikle demokrasi, basın ve haber başlığı altında demokratik bir toplumda basının haber ve bilgi verme işlevi sorgulanacak, ardından habere objektiflik konusuna değinilerek haber ve yorum ve arasındaki temel farklılıklar ortaya konulacaktır.

Demokrasi, Basın ve Haber

“Demos”- halk ile “cratos”- iktidar sözcüklerinden türeyen ve “halk iktidarı” anlamına gelen demokrasilerde her türlü işlem ve eylemlerde halk unsurunun ön planda tutulması gereği, halkın sözcüsü konumundaki basın organlarının önemini artırmaktadır.  Nitekim demokratik rejimlerde basın; yasama, yürütme ve yargının ardından dördüncü güç olma vasfını kazanmıştır.
Demokrasilerde halk adına faaliyette bulunan basın organlarının; haber ve bilgi verme, denetim ve eleştiri, eğitim ve eğlendirme, kamuoyunu oluşturma ve açıklama gibi işlevleri bulunmaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere basının asli görevi topluma haber ve bilgi sunmaktır.
Haber ve bilgi vermenin yanı sıra, siyasal sistemin sağlıklı işleyebilmesi için hükümeti ve diğer demokratik kurumları halk adına denetleyip varsa eksiklik ve aksaklıkları gösterip, bunları yapıcı bir üslupla eleştirmek de basının görevleri arasındadır. Basının bir diğer işlevi de insanların günlük yaşamın stresinden uzaklaşabilmeleri için onlara değişik alternatifler sunmak ve bu arada eğlendirirken eğitmektir. Bunların yanı sıra basının kamuoyu oluşumuna katkı sağlamak ve ortada oluşmuş olan bir kamuoyu varsa bunun açıklanmasına olanak sağlayan bir araç olmak gibi bir işlevi de bulunmaktadır. Burada unutulmaması gereken nokta, demokrasilerde basının kamuoyu oluşumuna katkı sağlayan temel etmenlerden biri olduğu ve hiçbir zaman tek başına kamuoyu oluşturmaya çalışmaması gerektiği hususudur.
Basının işlevlerini yerine getirebilmesinin ilk ve olmazsa olmaz şartı özgür olmasıdır. Basının özgür olması sistemin demokratik olup olmadığının bir göstergesi olduğu gibi; demokratik sistemin de bir teminatı olmaktadır. Basının özgür olması ise Peterson (1963: 93)’un deyimiyle hem “… bir şeyden özgür olması”, hem de “… bir şey yapmaya özgür olması” anlamına gelmektedir. Bunun için de basının dışarıdan müdahale ve baskı olmaksızın hem eylem gücüne, hem de eylemin gerektirdiği tüm araçlara sahip olması gerekmektedir.
Gazeteci olayı haber haline getirmek için olgular arasında seçim yaparak olayı esas çerçeve içine oturtmaya çalışmaktadır. Haberin hammaddesini oluşturan olayların gerçekler üzerine kurulması şarttır. Haber olayla özdeş alamayacağı için haberde gerçek payı değişken olmaktadır. Sonuç olarak gazeteci olayı, olayı oluşturan olgulara ait gerçeklere dayandırmalı, bunu yaparken de olayı mümkün olduğunca aslına sadık kalarak vermeye çalışmalıdır. Bir diğer ifadeyle haber gerçeği en iyi şekilde yansıtmalıdır (Tokgöz, 2003:190). Ancak ne var ki haberler doğası gereği değer atfedilen şeylerdir. Gazetecilerin kendi değer yargılarını haber sunumlarına yansıtmaları nedeniyle herhangi bir olay çok değişik açılardan bakılacak yeni tanımlamalara da açık olacaktır (Kieran, 1998:24). İşte tam bu noktada objektiflik konusu önem kazanmaktadır. Basında objektiflik mümkün olan bir olgu mu? yoksa objektiflik bir ütopya mıdır?

Objektiflik ve Yorum

Basında objektiflik konusuna geldiğimizde, basında salt manada bir objektifliğin söz konusu olamayacağını vurgulamak gerekir. Objektifliği basın organlarının genel yayın politikası çerçevesinde değerlendirmek yerinde olacaktır. Zira her basın organının bir genel yayın politikası vardır ve haberler de buna göre oluşturulur (Doob, 1966:429). Burada dikkat edilmesi gereken konu, genel yayın politikasının halkı merkez alması, halkın arzu, amaç ve beklentileri doğrultusunda oluşturulması gerektiğidir.
Günlük yaşamın akışı içinde basın organlarına değişik kaynaklardan habere ham madde teşkil edecek binlerce mesaj gelmekte, bunların hangilerinin yayınlanacağına ise basın organlarının genel yayın politikası doğrultusunda bir süzme işlemi yapıldıktan sonra karar verilmektedir (Işık, 2005:85). Böylece basın haber değeri taşıyan olayları seçmekte; bunların ne şekilde nerede, hangi başlık ve içerikle verileceğine ise genel yayın politikası doğrultusunda karar verilmektedir.
Haberi kaleme alan kişinin habere konu teşkil eden olayı her zaman için doğrudan doğruya izleme veya gözleme imkanı bulunmamaktadır. Zira gazeteciler çoğu kez olay gerçekleştikten sonra olayla ilgili araştırma ve inceleme yapmakta, gerekli bilgi, belge ve resimleri toplayarak olayı tekrar kurgulayıp okuyucularına sunmaktadır. Bu bağlamda haber içeriğinin oluşturulmasında ferdi, mesleki, kurumsal, sosyal, siyasi, ideolojik ve ekonomik faktörler rolü oynamaktadır (Çebi, 1997:14). Basın organlarının olayları okuyucularına haber olarak yansıtırken konuyla ilgili olarak geliştirilen bazı temel ilkelere dikkat etmeleri gerekmektedir. Nitekim haberlerin toplanması, yazılması ve yayınlanması aşamalarında geliştirilen ilkelere riayet edilmediği takdirde basına olan güvenin sarsılacağı bir gerçektir. İşte tam bu noktada basının dikkat etmesi gereken nokta, haber ve bilgi vermedeki temel amacın belirli bir zümre kişi ya da kuruma çıkar sağlamak olmadığı, aksine “kamunun bilme hakkı”nın bir gereği olarak haber ve bilgilerin kamu yararına sunulması gerektiği gerçeğidir.
Burada tartışılması gereken ikinci bir nokta da objektifliğin tespit edilmesi konusudur. Zira basın organlarının yayınlarında objektif davranıp davranmadıklarının tespit edilebilmesi çok güç olmaktadır. Tarafsız gibi görünen basın organları bile gerçek olmayan haber ve bilgileri sunabilmekte, bu durumda yanlış bilgilerin doğru olduğuna okuyucularını inandırabilmektedir (Semelin, 1992:34). Böyle bir durumda haberler arasından hangilerinin gerçek, hangilerinin ise gerçek dışı olduğunu anlamak güçleşmektedir. Bu sebeple haberlerin objektifliği yakalama konusunda geliştirilen ilkelerine riayet edilerek oluşturulması ve sunulması konusu önem kazanmaktadır. Nitekim haberler hazırlanırken basın meslek ilkelerinin göz ardı edilmemesi, habere muhabirin ya da bir başkasının görüş ve yorumunun girmemesi gerekmektedir.
Bir gazeteciyi taraflı olmakla suçlamak, onun mesleği konusunda dürüst olmadığını iddia etmekle eş anlamlıdır. Bu ise gazetecinin gerçeği araştırma ve gerçeğe saygı gösterme konusunda sınıfta kaldığını ileri sürmek demektir (Kieran, 1998:23). Bu bağlamda bir gazeteci “objektif olmama” suçlamasına maruz kalmamak için 4 noktaya dikkat etmek durumundadır (Altschull, 1984:131):
– İtilaflı konularda bütün tarafların görüşleri sunulmalıdır,
– Gerçek olduğu öne sürülen konulardaki açıklamalara yer verilmelidir.
– Kendi görüşü olmadığını belirtmek için gerekli durumlarda kaynağın sözlerini doğrudan ve tırnak içinde vermelidir.
– Haberde mümkün olduğunca somut gerçeğe yer vermelidir. 
Diğer yandan objektiflikle ilgili olarak nitelik, denge, eşit alan ve zaman gibi üç kuraldan söz edilebilir (Işık ve Akbaba, 2004:148). Nitelik kuralına göre haberin doğruluğunun sağlam bir zemine oturtulabilmesi için haberde mutlaka kaynak gösterilmesi gerekmektedir. Denge kuralı “haberde farklı görüşlere mensup kişilerin görüşlerine de yer verilmesi” ilkesine dayanmaktadır.  Eşit alan ve zaman kuralı ise; iddia sahibinin yanı sıra haberde karşı görüşlere de aynı oranda yer verilmesi gerektiğini öngörmektedir.
Diğer yandan objektiflik konusunda aşağıda sıralanan ana başlıkların her birine dikkat edilmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna göre;
– Haberi kaleme alırken kesinliğe ve realizme uyulmalı,
– Haberde tüm ana geçerli noktalar sunulmalı,
– Yorum ile olay ve olgular birbirinden ayrılmalı,
– Kişisel tercihlerin habere yansımasını önlenmeli,
– Habere konu olan her kesimin görüşlerine yer verilmeli,
– Olayın farklı yönlerini sunarken dengeli ve tarafsız olunmalı,
– Yanlı olma ve hınç alma amaçlarından kaçınılmalıdır (Boyer, 1981:24-28; Tokgöz, 2003:352).
 Yukarıda sıralananlar ışığında bir değerlendirme yapıldığında ilk olarak haberin yazımı aşamasının, ikinci olarak ise haberin yayınlanması sürecinin büyük önem kazandığı göze çarpmaktadır.
Bu bağlama haberlerin yazımı aşamasında aşağıdaki temel ilkelere uyulmalıdır:
– Habere muhabirin ya da bir başkasının yorumu girmemeli,
–  Haber olayın tüm yönlerini aydınlatmalı, eksik yön kalmamalı,
– Haber okunduğunda taraflı olduğu izlenimi vermemeli,
– Habere ön yargılar girmemelidir (Güz, 2005:83-84).
Haberin yayınlanması aşamasındaki objektifliği irdelediğimizde; haberin yayınlandığı sayfa, sayfa içerisindeki konumu, başlığın büyüklüğü, atıf yapılan kaynağın olup olmadığı, ilk cümle ya da paragrafta neler söylendiği gibi unsurların yanı sıra; haberin uzunluğu veya kısalığı da nesnel davranılıp davranılmadığını ölçmede kullanılabilecek kriterler arasında sayılabilir.

Sonuç Yerine

Kitle iletişim araçlarının işlevlerini sağlıklı bir biçimde yerine getirebilmesi ve demokrasiye hizmet edebilmesi için mutlaka özgür olması gerekmektedir. Bu özgürlük ise basın organlarına kişi, kurum ve makam farkı gözetmeksizin herkese eşit mesafede olma ve her türlü düşüncenin serbestçe açıklanabileceği bir forum işlevi görme sorumluluklarını da yüklemektedir. Dolayısıyla basın organlarının temel işlevlerinden biri olan haber ve bilgi verme işlevini yerine getirirken çok titiz davranması, “tarafları taraftar yapma” gibi bir düşünceyle hareket etmemesi gerekmektedir.
Diğer taraftan basın organlarının ve gazetecilerin haber ve bilgi verme adı altında yorum yapmaktan kaçınmaları halkın haber ve bilgi alma özgürlüğünün sağlanması açısından önem kazanmaktadır. Burada haber ve yorumun kesinlikle birbirinden ayrılması gerektiği gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır.
Bu bağlamda son olarak “haber” ve “yorum” arasındaki temel farklara da değinmekte yarar vardır. Buna göre;
– Haberde olay ön plandadır. Bu nedenle haberi kaleme alan kişi asla ön plana çıkmaz. Yorumda ise yorumu yapan kişi ön plandadır.
– Haberde olay tam, doğru ve mantıklı bir biçimde olduğu gibi kişisel görüşler katılmadan aktarılırken; yorumda ise kişisel görüşlere yer verilir.
– Haber olayı olduğu gibi, yönlendirme yapmadan aktarırken; yorumda ise insanlar nasıl düşünmeleri ve ne yapmaları gerektiği konusunda yönlendirilmeye çalışılabilir.
– Haberde güncellik daima ön plandayken; yorumda bu çok da fazla önemli değildir.
Tüm bu sıralananları özetle ifade etmek gerekirse; yorumun fikri bir değerlendirme olduğu, gözlemlenebilen hususlara dayanması, bir zümre, kişi ya da grup menfaatine değil kamu yararına yapılması gerekmektedir. Ayrıca yorum yapan kişinin olaya ön yargılı yaklaşmaması ve kişisel amaçlar ve hınç alma düşüncesiyle hareket etmemesi de son derece önemlidir.
NOT: Bu makale Doç. Dr. Metin IŞIK’ın editörlüğünü yaptığı MEDYA VE İLETİŞİM (Eğitim Kitabevi Yayınları- 2008) adlı kitapta yayınlanmıştır.

Kaynakça
ALTSCHULL, J. Herbert: Agents of Power: The Role of The News Media in Human Affairs, Anneberg-Longman Communication Books, New York, 1984
BOYER, J.H. “How Editors Wiew Objectivity”, Journalisme Quarterly, 1981
ÇEBİ, M. Sadulllah: “Haber İçeriğinin Nesnelliği Efsanesi”, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 1, 13-42, 1997
DOOB, Leonard W.: Public Opinion, Second Edition, USA, 1996
GÜZ, Nurettin: “Türk Basınında Gündem Oluşturma” Yeni Türkiye Medya Özel Sayısı, Yıl 2, Sayı 12, Ankara, 1996
GÜZ, Nurettin: Haberde Yönlendirme ve Kamuoyu Araştırmaları, Nobel Yayınları, Ankara, 2005
IŞIK, M. ve AKBABA, E.: “Medyada Haber Seçimi”, Medyada Yeni Yaklaşımlar, M. Işık (ed.), Eğitim Kitabevi, Konya, 2004
IŞIK, Metin: Kitle İletişim Teorilerine Giriş, Eğitim Kitabevi, Konya, 2005
KIERAN, Matthew: Media Ethics, Routledge, London, 1998.
PETERSON, Thedora (1963): “The Social Responsibility Theory of The Press”, The Four Theory of The Press, Universty of Illinois Press, Urbana.
SEMELİN, Jacques: “Gerçek Dışı Bilgi Verme ya da Yalanı Gerçek Gibi Gösterme Sanatı”, Medya Dünyası J. M. Charon (ed.), O. Tatlıpınar (çev.), İletişim yayınları, İstanbul, 1992
TOKGÖZ, Oya: Temel Gazetecilik, İmge Kitabevi, Ankara, 2003.