Toplumun kaynaklarını verimli ve etkin kullanabilmek için yönetici kalitesini geliştirmeliyiz. Kaliteli yöneticiler sadece toplumsal kaynakların iyi kullanılması için değil, aynı zamanda şirketlerin rekabet güçleri için de değerlidir.

Yönetici yetiştirmek ise sadece okullarda değil, aynı zamanda gerçek hayatta, şirketlerde gerçekleştiriliyor. Birçok ülkede MBA eğitiminin yöneticilik için önemli bir eğitim olduğu düşünülyor. Oysa, CEO’lar arasında yapılan bir araştırmaya göre CEO’ların sadece %20’si MBA eğitiminin yöneticileri gerçek hayatta karşılaştıkları karar noktaları için yeterli düzeyde bir hazırlık sunduğunu düşünüyor.

İyi bir yöneticinin yetişmesinde okul kadar, hayat deneyimine de önem veriliyor. Aile hayatı ve iş deneyimi kadar, askerlik ve sporculuk deneyiminin de yöneticilik yetkinliklerini geliştirmek açısından önemli olduğu düşünülüyor. Örneğin, sporcu geçmişi olanların, takım oyunu deneyimi olanları ve hızlı karar verme deneyimi edinenlerin iş hayatında da başarı şansı yükseldiği belirlenmiş.

Çünkü spor, kişinin zamanı iyi kullanma yeteneğini, odaklanma kabiliyetini ve seçim yapma deneyimini artırıyor. Başarılı bir sonuca ulaşabilmek için uzun süre ve düzenli olarak hazırlık yapma disiplinine kavuşmasını sağlıyor. Kurallar çerçevesinde en iyiye ulaşma, rakiplerden daha iyi sonuç alma dürtüsünü geliştiriyor. Kendisinin, takımının ve rakiplerin güçlü ve zayıf yönlerini irdeleme, fırsat ve tehditlere karşı strateji geliştirme ve geliştirilen stratejileri uygulama becerisini güçlendiriyor. Başarının tek bir müsabaka ile değil, süreklilikle yakalanabileceği gerçeği konusunda deneyim geliştiriyor.

Özellikle, basketbol ve voleybol gibi hızlı takım oyunlarının sporculara ayrı katkıları oluyor. Takım arkadaşlarının zayıf yönlerini kapatıp, güçlü yönlerinden faydalanma dürtüsünü geliştirmesine yardımcı oluyor. Hızlı seçim yapabilme, karar verebilme yeteneğini, başkalarına güvenebilme özelliklerini geliştiriyor.

Ayrıca spor, kişilerin sosyal gelişimine de katkıda bulunuyor. Spor müsabakaları için farklı yerlere giderek kültürel açıdan gelişmesine ve farklı takımlarda oynayan kişilerle sosyal ilişkilerini geliştirmesine yardımcı oluyor.

Şirketler yönetici eğitiminde üst düzey yöneticilerin bizzat eğitmen olarak yer almasına önem veriyorlar. Bu sadece yetiştirilecek yöneticiler açısından değil, aynı zamanda eğitmen olanlar açısından da değerli bulunuyor. Çünkü, böylelikle üst düzey yöneticiler hem kurum kültürünü birinci ağızdan potansiyel yöneticilerle paylaşabiliyorlar, hem de gelecekteki yöneticileri yakından tanıma ve değerlendirme fırsatı bulmuş oluyorlar.

Potansiyel yöneticilerin çeşitli problemler üzerinde farklı disiplinlerden gelen kişilerle birlikte oluşturulan takımlar halinde çalışmaları için fırsatlar yaratılması bir taraftan onların yöneticilik deneyimlerini geliştirirken, diğer taraftan kurumu iyi tanımalarına da yardımcı oluyor.

En etkin öğrenme yöntemlerinden birisi de yaşayarak, hatalardan ders alarak gerçekleşiyor. Kurumsal yaratıcılık düzeyini yükseltmek isteyenler belirli sınırlar dahilinde hata yapılmasını ve hatalardan ders alınmasını teşvik ediyorlar.

Yeterince küçük hatalar yapmayan organizasyonlar, yeterince risk almayarak ve öğrenme yeteneklerini sınırlayarak büyük hata yapmış oluyorlar. Burada “küçük hata” ile ifade etmeye çalıştığım kavram belli hipotezlerin sınırlı maliyetle test edilmesini göze almak ve bunun sonuçlarına katlanmak, “büyük hata” ise öğrenmeye kaynak ayırmamak ve fırsatları kaçırarak ödenen bedeldir.

Yaratıcılığı teşvik etmek ve hatalardan ders almak için organizasyonların yapabilecekleri var: (1) Fikirleri test etmek ve deneyler yapmak için elverişli bir ortam yaratmak ve kaynak ayırmak. (2) Hataların bir an önce ortaya çıkarılmasını teşvik etmek. Bazı kuruluşlar hatalarını çalışma arkadaşlarıyla paylaşanlara bu hatalar için ödül bile veriyorlar. (3) Hataların detaylı analizinin yapılmasını, kök nedenlerin bulunmasını teşvik etmek ve kaynak ayırmak. (4) Hataların tekrarını önleyecek sistem yatırımlarını yapmak.

Böyle bir ortam geliştirebilmek için liderlere önemli görevler düşüyor. Liderler hatalara suçlama yerine yapıcı eleştiriyle yanıt verilmesini sağlamalı. Ayrıca, kurumda güven duygusunun gelişebilmesi için öncelikle, kendi hatalarını ve bunlardan çıkardıkları dersleri paylaşmalı, bunu ortak bir öğrenme sürecine dönüştürmeli, buna olanak verecek şeffaf bir ortam yaratmalı. Liderlerin kurumdan başarısızlık korkusunu silmeleri öğrenme ve gelişmeye büyük bir ivme kazandırıyor. Belki hepsinden önemlisi kurum kültürünün ”hatadan korkarak iş yapmama” anlayışından ”kazanmak için hesaplı deneyler yapma” anlayışına yönelmesini sağlıyor.

Yönetici yetiştirmenin en etkili yöntemlerinden birisi de kurum içerisinde dönemsel olarak ve proje bazlı çalışmalarda her proje sonunda değerlendirme-geri bildirim-gelişim için aksiyon alma döngüsünün düzenli olarak hayata geçirilmesidir.

Özetle, iyi yönetici yetiştirmek bilinçli bir yaklaşım ile uzun süreli bir yatırım gerektiriyor.  (http://www.arguden.net)