Günlük yaşamımızda sıklıkla gördüklerimizi, yaşadıklarımızı, her gün karşılaştıklarımızı zamanla kanıksayabiliyoruz. İlk başlarda şaşırtıcı gelen bazı noktalar zaman geçtikçe alışılagelmiş bir hale gelebiliyor. Böyle anlarda dışarıdan tarafsız bir göz pek çok noktayı farklı görmemizi sağlayabiliyor. Başka bir deyişle, kendimizi anlamak için her gün içimizde olanların değil, olaylara uzaktan bakabilenlerin bakış açıları daha faydalı olabiliyor. Benzer bir gözlemi, Türkiye’nin yurtdışındaki algısı ve bunu değiştirmek için attığımız iletişim adımları için yapabiliriz. Gerek yabancı müşterilerimiz, gerek yurtdışındaki meslektaşlarımızla sık sık Türkiye ve Türkler ile ilgili konuşuyoruz. Gerçekten zaman zaman öyle noktalara dikkat ediyor, öyle basit ama faydalı geri bildirim veriyorlar ki, fark etmediğimiz pek çok konuya dikkat çekiyorlar. Bu deneyimden yola çıkarak, ülkemiz hakkında böyle “taze” bir bakış açısı yakalamak ve Türkiye’nin yurtdışından algısını daha iyi anlayabilmek için kapsamlı bir çalışma yaptık.

Çalışmanın amacı, Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği (IPRA)’nın yabancı üyelerine e-mail aracılığıyla ile yolladığımız anketlerle, Türkiye’yi ziyaret edenler ve etmeyenlerin algı farklılıklarını ortaya koyabilmek. Araştırma sadece IPRA üyelerine uygulandığı için genellenebilirliği (external validity) sınırlıdır. Buna karşın, IPRA’nın Nijerya’dan Mısır’a, Amerika’dan Avustralya’ya, Arjantin’den Endonezya’ya pek çok ülkeden üst düzey iletişimcinin üye olduğu bir organizasyon olduğunu düşünürsek, bu örneklemle yapılan bir çalışmanın bize konuyla ilgili önemli bir “sezgi” sağlayacağına inanıyoruz.

Yaptığımız bu araştırmanın ortaya koyduğu en önemli gözlem, kimi “yabancı gözlerin” ülkemiz hakkındaki oldukça olumlu algısına karşın, kiminin oldukça olumsuz bir algıya sahip olması oldu. Türkiye’ye karşı “tarafsız” durduğunu ifade edenler yok denecek kadar az.

Yurtdışından bize bakış açıları arasındaki bu önemli farkı, Türkiye’yi daha önce ziyaret etmiş olanlar ve olmayanlar arasında gözlemleyebiliyoruz. Çalışma, ülkemize daha önce gelmiş olanların algısının çok olumlu olduğunu ortaya koyuyor. Buna karşın, henüz Türkiye’yi ziyaret etmemiş olanlar, bütün çabalara, atılan adımlara, yapılan çalışmalara rağmen ülkemiz hakkında olumlu düşünmüyor.
Başka bir deyişle, biz her ne kadar kendimizi anlatabilmek için reklamlar yapsak, etkinlikler düzenlesek de etkimiz karşımızdakilerin algılayabildiği kadar oluyor. Bu algıyı da sanıldığının aksine, bizim kendimizi tanıtmamız için attığımız adımlar değil, karşımızdakilerin bizi anlamak için attığı adımlar olumlu yönde şekillendiriyor. Bu konuda atılabilecek en önemli adım ise, tabii ki ülkemizi ziyaret etmelerini sağlamak.

En önemli iletişim, Türkiye’yi ziyaret etmek

Türkiye’ye gelenlerin görüşlerinin geldikten sonra değişip değişmediğini anlayabilmek için bu araştırma kapsamında iki farklı yöntem kullanıldı. Bunlardan birincisi kapsamında, Türkiye’yi ziyaret etmiş olanlara gelmeden önceki ve geldikten sonraki görüşleri soruldu. Bu görüşler arasında değişim olup olmadığına bakıldı. Her ne kadar bu soruyu cevaplayan katılımcılardan bazıları Türkiye’ye gelmeden önceki düşüncelerini net olarak hatırlayamıyor olsa da, pek çoğu Türkiye ziyaretlerinin görüşlerini olumlu yönde değiştirdiğini ifade etmiş.

Araştırma kapsamında kullanılan bir diğer yöntem kapsamında ise, Türkiye’yi ziyaret etmemiş olanlar test grubu (test sample) olarak kabul edildi. Türkiye’ye gelenlere ve gelmeyenlere bazı ortak konular hakkında fikirleri sorularak (kültürel zenginlik, güvenlik gibi) cevaplar arasında farklılık olup olmadığına bakıldı.
Sonuçlar, tartışmaya yer vermeyecek şekilde Türkiye’yi ziyaret edenlerin hemen her konuda ülkemiz hakkındaki algısının daha olumlu olduğunu ortaya koyuyor.

Araştırmanın ortaya koyduğu bir diğer önemli sonuç ise, Türkiye’yi ziyaret edenlere sorulan “en çok neyi sevdiniz?” sorusuna, beklenenin aksine, doğa’ ve ‘tarih’ cevaplarından daha çok ‘yemekler’ ve ‘insanlar’ yanıtlarının verilmesi oldu.

Pek çok konuda olduğu gibi turizm iletişim çalışmalarında da ezbere hareket edebiliyoruz. Ülkemizi ziyaret edip otelden dışarı çıkmayan turistlerin nispeten az gelir kazandırdığı, bu yüzden de üst gelir grubuna yönelik turizm iletişimi yapılması gerektiği bir gerçek. Buna karşın, her ne şekilde olursa olsun ülkemize gelen turistlerin Türkiye hakkında olumlu bir algıyla ayrıldığı ve bunu ağızdan ağza etrafındakilerle paylaştığını da göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Konuyla ilgili yaptığımız çalışma bir tez çalışması veya bir üniversite için hazırlanan bir makale olmadığı için, bilimsellik konusunda geçerliliği sınırlı olabilir. Ancak, bu çalışmanın, genel hatlarıyla durum analizi yapmak, çerçeveyi doğru çizip teşhisi doğru koyabilmek için önemli bir yol gösterici olacağına inanıyoruz.
Kaynak:
http://www.globaltanitimblog.com/?cat=26