İletişim Araştırmaları Derneği Başkanı Sayın Dr. Hıfzı Topuz, 2-4 Temmuz 2009 tarihinde Zonguldak’ta gerçekleştirilen “Medya ve Kültür Sempozyumu”nda yaptığı konuşmada, medyanın siyaset kültürü ile olan ilişkisini özgün bir bakış açısıyla ortaya koydu. Sayın Topuz’un bu önemli konuşmasını İLAD’ın web sitesinde yayınlandığı şekliyle ilginize sunuyoruz:
Basın bütün dünyada bir bunalım geçiriyor, etkisini de yitiriyor. Basının yerini alan iletişim araçları ve özellikle internet acaba gazetelerin yerini doldurabilecek mi?
Bir zamanlar demokrasinin bekçisi sayılan gazetelerin ilettiği haberler internette yer bulabilecek mi? Alternatif modeller siyasal kültürün gelişmesine yardımcı olacaklar mı?
Basın olmayınca demokratik düzenin temelleri sarsılmış olmayacak mı?
Uluslararası iletişim araştırmalarında bu konuların üzerinde çok duruluyor. Önce basının bugün dünyada karşılaştığı sorunları araştırmaya çalışalım. İnternet Amerika Birleşik Devletleri’nde, İngiltere’de, Almanya’da ve Fransa’da basına büyük darbe vurdu. Basının her şeyden önce reklam gelirleri azaldı. Reklam veren sanayiciler, ithalatçılar, marketler, bankalar, sigorta şirketleri, gayrimenkul sahipleri, promosyon kampanyaları düzenleyenler son yıllarda basından çok internete ağırlık verdiler. İnternet ağları geliştikçe tüketiciye ulaşmak daha kolaylaştı. Basın internetle rekabet için reklam tarifelerini düşüremedi. Gelirlerin azalması bir takım kötü sonuçlar yarattı.
Bunların başlıcaları şunlar:
-Gazetelerde kadrolar daraltıldı. Her ülkede yüzlerce gazetecinin işine son verildi. Örneğin ABD’de 2008 yılında 15 bin gazeteci açıkta kaldı.
-Birçok gazete kapandı.
-Tirajlar düştü. ABD’de günlük gazete satışları internetin gelişmesi sonucu 15 yıl içinde 69 milyondan 49 milyona düştü.
-Gazeteler sayfa sayısını azalttılar, çeşitli konularda aydınlatıcı, öğretici kültür ve politika yazıları kaldırıldı.
-Haberlere ayrılan yer azaldı.
-Gazeteler yurtdışındaki bürolarının birçoğunu kapatmak zorunda kaldılar. Örneğin ABD’de Philadelphia Inquiere, Baltimore Sun ve Boston Globe gazeteleri yurtdışı bürolarını kapattılar. Okuyucu dünya olaylarını izleyemez oldu. Genelde ABD’de 2002 – 2006 yılları arasında gazetelerin dış ülkelerdeki muhabir sayısı yüzde 30 oranında azaldı.
Pew Research Center’ın 2008’de yaptığı bir ankette gazete sahiplerinin belirttiğine göre yabancı ülkelerdeki muhabirlerin azaltılması sonucu dış haberlerde üçte iki oranında bir azalma oldu. Bu yüzden de okuyucu Afganistan, Irak ve İran olaylarının üzerinde yeterli bilgi sahibi olamadı.
Bu boşluğu internet doldurabilecek mi? Şöyle bir durum var: Okuyucu internette aradığı haberleri elbette bulabiliyor. Ama kendini zorlaması gerek. Okuyucunun habere ulaşabilmesi haberlerin gazetede açık seçik göze çarpar bir biçimde sunulmasıyla gerçekleşiyor. Orta düzeydeki bir okuyucu gazetede ya da televizyonda gördüğü ile yetiniyor. Bilgisayarın başına geçip de haber kaynaklarını araştırmak zahmetine katlanmıyor. Böyle olunca da dış dünyayı eskisi gibi tanıyamıyor, gerekli tepkileri gösteremiyor.
-Gazeteler yurtiçi bürolarının da sayısını azaltmak zorunda kalıyorlar. Burada yine ABD’den örnekler verilebilir: Bölgesel 26 gazeteden oluşan Advance Grubu ile Copley Grubu son aylarda büyük bunalım geçirdiler. Copley Grubu’nun en önemli gazetesi olan San Diego Union-Tribune gazetesi satıldı. Bunun yanı sıra da bu grupların Washington büroları kapatıldı. Los Angles Times ve Chicago Tribune gazeteleri de bürolardaki muhabir sayısını üçte bire indirdiler. Bölgesel gazetelere yansıyan başkent ve yurtiçi haberleri de azaldı. Oysa başkent büroları çok önemli konuları izliyor, karanlık işlere parmak basıyor ve yolsuzlukların üzerine gidiyorlardı. Örneğin San Diago Union-Tribune gazetesi 2006 yılında bir parlamento üyesinin bulaştığı bir yolsuzluk işini ortaya çıkararak Pulitzer Ödülü’nü kazanmıştı. Gelir azalması sonucu bu gazetenin Washington bürosu da kapatıldı. New York Times gazetesi yerel muhabirlerinin sayısını azaltmak zorunda kaldı. New Jersey’nin en önemli gazetesi olan Star Ledger muhabirlerinin sayısını yüzde 45 oranında azalttı. New Jersey’de parlamento muhabirlerinin sayısı da 50’den 15’e düştü. Bu kısıtlamalar sonucu haberlerin kalitesinin düştüğü, olayların gerekli biçimde izlenemediği, deneyimli gazetecilerin görevden ayrıldıkları belirtiliyor. Yani basın görevlerini eskisi gibi başarıyla yapamıyor ve kamu hizmetini aksatıyor. Gazeteciler okuyucuya parlamento üyelerinin nasıl çalıştıklarını anlatamıyorlar.
-Gazetelerin reklam gelirleri azaldığı ölçüde büyük araştırmalara, anketlere yer verilemiyor ve içerik hafifliyor.
-Parasal durumları sarsılan gazeteler yolsuzlukların üzerine gidemiyorlar. Yolsuzluk yapanlardan ve egemen çevrelerden gelen baskılara dayanamıyorlar.
-Basın iletişim özgürlüğünün, meslek ilkelerinin savunucusu olma niteliğini yavaş yavaş yitiriyor.
-Gelirler azalınca kamu hizmeti ilkesi de ikinci plana düşüyor.
-Bölgesel ve yerel basında bu bunalımdan nasibini alıyor.
Amerikalı bir araştırmacı “Bölgesel basının günlerinin sayılı olduğu bir döneme yaklaşıyoruz,” diyor. Araştırmacıya göre bir zamanlar taşra kentlerinde okuyucuya geniş çapta siyasal haberler ileten ve kentlerin sözcüsü durumunda olan gazeteler günden güne yok oluyor. Yerel okuyucu ulusal çapta dağıtımı olan gazetelere yani New York Times, Wall Street Journal, Washington Post gibi gazetelere yöneliyor. O gazeteler ise taşra okuyucusunun aradığı yerel haberleri ve siyasal gelişmeleri yansıtamıyor, yerel kültürlerin gelişmesine de hizmet etmiyorlar. Yine aynı araştırmacıya göre yakın zamanlara kadar gazeteler yalnız haber vermekle yetinmiyor, yöneticiler üzerinde siyasal bir baskı gücü oluşturuyorlardı. Basının bu görevi yavaş yavaş yok oluyor.
Araştırılan çözüm önerileri
Birkaç ay önce Fransa’da “La Fin des Journaux” (Gazetelerin Sonu) başlıklı bir kitap yayımlandı. Kitabın yazarı Bernard Poulet’ye göre gazete patronları basını kurtarmak için yeni formüller arayacak yerde ödenek aramakla yetiniyorlar. Patronlar belki de daha uzun zaman dayanabileceklerini sanıyorlar. Peki, dayanabilmek için ne yapıyorlar? Muhabir ve gazeteci sayısını, yani kadrolarını daraltıyor, sayfa sayısını azaltıyor, yazıları kısaltıyorlar. Ne oluyor? Okuyucu aynı paraya daha kötü bir gazete alıyor. Okuyucunun ilgisi de azalıyor. Le Monde gazetesinin müdürü Eric Fottorino’ya göre de basının onlarca yıl önce ele alınan ekonomik model üzerine oluşturulan yapısı günden güne çöküyor. Avrupa’da olsun, ABD’de olsun gazetelerin büyük çoğunluğu bu durumda.
Geniş kitlelere seslenen günlük haber gazetelerinin iki gelir kaynağı var: Reklamlar ve satış. Reklamlar azalıyor, çünkü büyük tirajlara ulaşan ücretsiz gazeteler geniş ölçüde reklam alarak günlük haber gazetelerine büyük darbe vuruyorlar, basın bunlarla rekabet edemiyor. Gazete okuyanlar da yaşlanıyor. Genç kuşaklar gazetelere ilgi göstermiyorlar. Gazetelerin kalitesi düşüp de içeriği zayıflayınca okuyucu ücretsiz gazetelere yöneliyor. Onlar da aynı düşük kalitede haber veriyorlar. Okuyucu o durumda neden gazeteye para versin? Bunalımlara dayananlar yok mu? Var, bazı dergiler içeriklerinde büyük değişiklik yaparak seçkin okuyucuyu çekmeyi biliyorlar. Örneğin Le Point, Marienne, Le Monda Diplomatique ve Courrier International dergileri. Bunlar yeni birer kimlikle alternatif yaratıyorlar. Bernard Poulet kendisiyle konuşan bir gazetecinin “Gazeteci olmak isteyenlere mesajınız var mı?” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “10 yıl sonra bugünkü gazeteciliğe hiç benzemeyen işler yapacak olan gençleri çok teşvik etmek istemem. Bugünkü gazeteci, kaliteli olsun, olmasın haber üreten kişidir. Ama yarın gazeteci sadece haber teknisyeni durumuna gelecektir. Hiçbir alanda uzmanlığı olmayacaktır. Bir haber zinciri içinde dar bir alanda görev yapacaktır. Kaliteli haberin tümüyle yok olacağını sanmıyorum, ama bu tür haberler yüksek para verecek olan seçkinlere seslenecektir. Expansion dergisinin kırkıncı yılında derginin kurucusu Jean-Louis Servan Schreiber bana şöyle demişti: ‘Basında çalışan çocuklarım olmadığı için çok mutluyum.”
İnternet gazeteleri
Peki, yarın gazetelerin durumu ne olacak? Bu konuda yetkili araştırmacılar 200 yıldır politikacıları denetleyen, kirli işleri ortaya çıkaran, iş çevrelerine yol gösteren, halkı eğiten, kamu hizmetinde olan ve aynı zamanda eğlendiren basının yavaş yavaş yok olacağını söylüyor. Herkes yıllardan beri alışılan gazete türünün artık yaşamını tamamladığı kanısında… Onun yerini nasıl bir gazete türü alacak? Buna kimse kesin bir yanıt veremiyor. Yanlız bilinen şu ki, gazeteler yıpranıyor, yok oluyor, onların yerini internet gazeteleri alıyor. Gazete patronları da yeni teknolojiye uyarak internette yeni tür gazeteler çıkarmaya çalışıyorlar. 1200 kişilik bir kadroyla dünyanın en büyük gazetesi sayılan New York Times da basının geçirdiği bunalım içinde yeni çareler arıyor. New York Times 2008 yılında 1 milyar dolar borç yüzünden gazetenin çıkartıldığı binayı sattı ve ayrıca 250 milyon dolar borç almak zorunda kaldı. Gazetenin müdürü Bill Keller bunalımlardan kurtulmak için önümüzdeki iki yıl içinde her şeyin denenerek kağıttan ekrana geçiş yollarının bulunacağını belirtiyor.
Umut dijital teknolojiye ayak uydurabilmekte. Mineapolis Star Tribune – Philadelphia Newspaper gibi en büyük gazete toplulukları da iflastan kurtulmanın yollarını arıyorlar. Dünya basınında en büyük bunalımı neden Amerikan basını geçiriyor? İnternetin en çok geliştiği yer orası da ondan. Amerika’yı İngiltere izliyor. Guardian ve Observer Grubu’nun yöneticisi Simon Waldman’a göre dijital gazeteler yakında kağıt üzerindeki gazeteciliğin yerini alacaklar. Yazılı basın ise ancak yaşlı okuyuculara seslenecek. Buna karşılık Çin’de, Hindistan’da, Afrika’da basın henüz böyle bir bunalım geçirmiyor, çünkü oralarda internet henüz yaygınlaşmadı. İnternete geçmek basın için bir çözüm mü? Pew Research Center’ın bir araştırmasına göre gazeteler internete geçtikleri zaman bile reklam gelirlerini yitirecekler. Bu gelirler yüzde 90 oranında azalacak. Demek ki gazeteler artık eskisi gibi araştırma yapamayacak, her yerde muhabir bulunduramayacak, olayları sıcağı sıcağına yansıtamayacak, kültürde ve politikada kamu hizmeti göremeyecekler. Basına yapılan yatırımlarda azalacak.
Yayınlanan raporda Obama’nın başkan seçilmesinde basının, televizyonun ve radyonun önemli bir rol oynamadığı, ama başkan adayının internetten çok iyi yararlandığı belirtiliyor ve yeni formüller araştırılması öneriliyor. Günlük gazetelerin yerini internet gazeteciliği alıyor diye üzülenler çok. Çünkü basın iktidar üzerinde sürekli bir denetim aracıydı. Yolsuzlukları ortaya çıkarıyordu, deniyor. Ama basın her yerde ve her zaman dördüncü güç olmayı başardı ve demokrasinin bekçisi olabildi mi? Washington’da New Republic gazetesinde yazıları çıkan Harward Üniversitesi’nde hukuk profesörü Benkler bu soruya hiç de olumlu yanıt vermeyerek şöyle diyor: “Gazeteler dördüncü güç olma niteliğini çoktan yitirdiler. Geleneksel gazeteler saygı uyandırıyor ve kendi alanlarında otorite sayılıyorlardı. Ama durum şimdi pek öyle değil. New York Times gazetesi Irak’ta kitle imha silahlarının bulunduğunu yazarak Bush hükümetinin yalanlarına ortak olmadı mı? Irak’a savaş açılmasında rol oynamadı mı? Günümüzün birçok önemli sorunlarında gazetelerin gerekli görevi yerine getirdikleri söylenebilir mi? Geleneksel basının yerini alacak olan iletişim araçları daha başarılı olabilecekler mi? Buna inanmak istiyoruz. Basın endüstriyel bir modelden bir karma şebeke modeline geçiyor. Bu model daha geniş bir yapıya dayanıyor. İçinde her şey var. Acaba bu yeni düzende haberlerin ve yorumların dağılımı nasıl yapılacak?
Yeni yapıda rol oynayan başlıca şu elementler var: 1-Eski iletişim sisteminin kalıntıları. Yani New York Times gibi gazeteler. 2-Kar amacı gütmeyen ve kaliteli haber veren ufak basın işletmeleri. 3-Gönüllülerin kullandıkları yeni iletişim araçları. 4-Yeni tür güçlü kuruluşlar. Sunlight Foundachion gibi. Bu kuruluşlar kamu işlerinde büyük bir saydamlık yaratmaya ve halkın resmi belgelere ulaşmasına çalışıyorlar. Sunlight Foundachion 2006 seçimlerinde bazı kongre üyelerinin eşlerinin seçim kampanyalarına ayrılan bütçeden nasıl yararlandıklarını ortaya çıkarmıştı. 5-Kişilerin kendi başlarına oluşturdukları şebekeler.
Benkler bu örgütlerin olumlu roller oynayacağına inanıyor. Bunların yanı sıra dünyada yeni alternatifler oluşuyor. Bunlardan biri ABD’de web ve kağıt karışımı yeni tür bir gazete örneği: Politico. Son başkanlık seçiminden önceki günlerde ekrandaki izleyici sayısını 4,6 milyona yükselten Politico, bugün Amerika’da ekranda izlenen gazeteler arasında 9. sırayı alıyor. İki yıldan beri yayınını sürdüren Politico, yolsuzlukların üzerine giderek kamuyu öteki iletişim araçlarından önce aydınlatıyor. Politico basında okunması, anlaşılması güç olan yazılar yerine orta düzeydeki okuyucuya sesleniyor. Kısa ve kolay bir biçemde yazılmış yazılarla büyük ilgi topluyor ve yeni bir tür oluşturuyor.
Çeşitli ülkelerde gözlenen durum şu: Gazeteler büyük bir bunalım içindeler. Yeni alternatifler araştırılıyor. Bu arada bizde de gazetecilere, yazarlara, iletişim araştırmacılarına ve aydınlara siyasal konularda halkı aydınlatabilmek için büyük görevler düşüyor. Siyasal iletişimi elbette politikacıların tekeline bırakmamak gerek. Siyasal olayların izlenmesi, duyurulması, iktidarın denetlenmesi, özgürlüklerin savunulması, baskılara karşı demokrasi kültürünün korunması için yeni alternatifler oluşturmak zorundayız. Kamu hizmeti bunu gerektiriyor. Bilimin ve teknolojinin üstünlüğüne inanarak Türkiye’nin yeni koşulları içinde karamsarlığa kapılmadan, geleneksel basın kalıplarını kırarak yeni alternatifler yaratacağınıza inanıyorum.
New layer…