İstanbul 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti oldu. Hazırlık dönemi, dış merkezlerde tanıtım, uluslararası medyatik rüzgâr ve sivil toplumsal katılım açısından yetersizlikler dikkat çekse de, kervan yolda iyi düzüldü. Bilançosu olumlu bir yoğun emek ve etkinlik yılı geride kaldı. Katkısı olan herkese tebrikler, teşekkürler.
Bu sürecin başında “asıl hedef İstanbul 2011” demiştik. Şimdi önerileri yinelemek zamanı. 2010 enerjisinden kentin 21. yüzyıl sinerjisine ulaşmak gerekiyor. Her ülkenin en uluslararası kenti, aynı zamanda o ülkenin genel imajının da itici gücü oluyor. Bu da dış politika ve dış ekonomik ilişkileri etkiliyor.
Kent markası
Küreselleşme kentleri markalaşmaya yönlendirmekte. Bu marka değerini ölçen kuruluşlar birçok etkeni dikkate alıyor: Kentin dünya kültürüne, bilime, teknolojiye, sanata, mimariye ve kent yönetimi uygulamalarına katkısı, insan sermayesi, altyapı kalitesi, trafik akışkanlığı, açık hava alanları, çevreyi koruma başarısı, uluslararası kurumlara, şirketlere, yöneticilerine ve ailelerine sunduğu olanaklar, girişimci göçmenlere açıklığı, uluslararası takdir sahibi üniversiteleri, kent yaşamının gastronomik ve estetik titreşimleri, gece yaşamı, sokak yaşamı. Kente gitme isteği, kentte aradığına ulaşma kolaylığı, kenti yaşama keyfi… Kentin cazibesi.
İstanbul markası için 2010 kapsamında önemli bir başlangıç yapıldı. İşte bu çerçevede 2011 ve ötesi için eksik bir öneri listesi:
1. İstanbul kültürü kampanyası. Okullar, sivil toplum, medya ve işyerlerinin ittifakıyla gerçekleşebilir. Olimpiyatlar öncesinde Pekinlilere yerlere tükürmemeyi öğreten kampanyadan çok daha iyisi mümkün. Kentin esas dokusu insanlarıdır. Nazik, yabancılara önyargısız, kadın-erkek eşitliğini içselleştirmiş, yeterli İngilizce iletişim sahibi insanlar. Kentinin geçmişi ve geleceğinin heyecanını yaşayan yurttaşlar.
2. İstanbul’un simgesi. Bu kentin bir kule, meydan, opera binası veya gökdelen gibi tek başına belirgin bir yapısı yok. Tarihi yarımadanın silueti ve Boğaz olabilir bu simge. Boğaz’da deniz gezintisi tılsımlıdır. Turizmin ötesinde, nice yabancı yatırımcı veya siyasetçinin derin Türkiye sempatisi bir Boğaz turunda başlamıştır.
3. Kentin renkleri: Turkuaz, erguvan … Her markada dış görüntü önemli. Taksiler, toplu taşıma araçları, kent mobilyaları ve logoda kentin renkleri hâkim olmalı. Hong Kong’un kırmızı-turuncu renk paletinde şekillenen ejderhalı logosu için yapılan ayrıntılı çalışma iyi bir örnek. İstanbul’a da turkuaz ve erguvan renkleri özellik katabilir. Turkuazda Boğaz ve titreşim, erguvanda Boğaz tepelerinin baharı, Doğu Roma’nın imparatorluk moru ve Osmanlı kaftanlarının tonları çağdaş bir tasarımla yakalanabilir. Turkuaz taksiler, erguvan otobüsler…
4. Kentin ürünleri
Bizans-Osmanlı-Cumhuriyet. Güzergâhları, eserleri ve hatıra eşyalarıyla İstanbul’un üç dönemi daha iyi belirginleşebilir.
Alt markalar. İstanbul büyük. Turistik alt bölgeleri olabilir. Venedik, Paris, New York’ta olduğu gibi. Rehber kitaplarda, haritalarda her biri ayrı renk ve özelliklerle tanıtılan, ziyaretçilerin göremeden ayrılırlarsa eksiklik duyacakları, telaffuzu kolay bölgeler: Topkapı (tarihi yarımada), Pera (Galata’dan Taksim’e), Maçka (Nişantaşı-Beşiktaş), Moda (Anadolu yakası), Bosforus (Boğaz ve Karadeniz’e ulaşma heyecanının ürünleşmesi) ve de Prens Adaları.
Alışveriş ve eğlence. Her kentin imajı için revaçta olan bu etkenler İstanbul açısından hak ettikleri etkiye sahip değiller. Kapa-lıçarşı’dan Nişantaşı üzerinden Kanyon ve İstinye’ye uzanan bir alışveriş yörüngesinin daha da çok tanıtımı ve ulaşım kolaylığı sağlanabilir. Gece hayatı ise tüm tanıtım araçlarının seferber edilmesini gerektirecek cazibede.
Yenilikçi mimari. Eiffel Kulesi’nden, Louvre’un cam piramitlerine Paris defalarca mimari yaratıcıkla da dünya kültürüne katkıda bulunmuştur. Sydney Opera binası kent ile özdeş mimaride klasikleşmiş bir örnektir. Son yıllarda Gehry, Hadid, Andreu, Foster gibi mimarlar tasarladıkları binalarla birçok kenti uluslararası kültürde öne plana çıkardılar. İstanbul’da da 21. yüzyılı yansıtacak yeniliklere doğru ilk adımlar atılmakta. Brükselli Şefik Birkiye gibi yurtdışındaki ünlü Türk mimarların da tarihsel dokuyla uyumlu, estetik, teknolojik ve ekolojik değerleri bir araya getiren projeleri var. En önemli hedef ise, İstanbullu deneyimli mimarlar ve genç yetenekler için kentin uluslararası bir vitrin olabilmesidir.
Müzeler vapuru. Haliç’in ucunda Silahtarağa’da santralistanbul’dan başlayan, Rahmi Koç Müzesi, Süleymaniye, Feshane, Zeyrekhane/Pantakrator, Galata Kulesi, Topkapı, İstanbul-Modern, Dolmabahçe, Hisar ve Sabancı Müzesi’ne uzanan bir turistik müze vapuru hattı. Ayrıca İstanbul’un simgesi bir ürün olarak pazarlanacak olan ‘vapur’. Venedik’te vaperetto, Hong Kong’da Star Ferry, Paris’te bateaux-mouches, Amsterdam’da kanal tekneleri gibi.
Teknoloji ve ekoloji. Sokaklarda kablosuz internet, mobil uygulamalar, e-devlet, elektrikli araçlar, temiz enerji, organik ürünler, çevre dostu binalar, alanlar, insanlar. İstanbul en ileri yaşam teknolojisinin küresel önderlerinden olabilir.
5. Yurtdışında İstanbul. Dünyanın önemli kentlerinde halkın erişimi kolay İstanbul noktaları tasarlanabilir. Turizm tanıtım ofisi veya sergi alanı gibi değil. Bir ‘Gateway to Istanbul’ yaklaşımı. Çağdaş yaşamın eğilimlerini yakalayan bir kahve, kitapçı, tasarım ürünler, teknoloji, sosyal etkinlik ve çocuk mekânı olabilir. Münhasıran İstanbul odaklı değil. İstanbul sözcüğünün eski Grekçedeki ‘kente doğru’ anlamından esinlenen. Dünya kent kültürünü de yansıtan, gelenleri seyyahlaştıran kozmopolit mekânlar. Belki kamu-özel sektör işbirliği içinde, belki de bayilik sistemi ile çoğalacak girişimler.
İstanbul’un 21. yüzyıl arayışları Fatih Akın’ın kentin müzik titreşimleri peşindeki filmi ‘İstanbul Hatırası-Köprüyü Geçmek’de tınlıyor : “Başka yerlerde olmayan bir özellik var burada. Dünyanın tüm ezgileri erişiyor kulaklarımıza. İstemesek de”.