Günümüz demokrasilerinde karar alan kadar kararın alınmasına etki eden çeşitli kurum, kuruluş ve oluşumların varlığı bilinmektedir ki; bunlar uluslar üstü varlıklar ve yerel varlıklar olarak ikiye ayrılabilmektedir. Uluslar üstü olanlar: küreselleşme, kapitalizmi körükleyen liberal ekonomi anlayışı, insan hak ve özgürlükleri ile teknolojide varılan son noktadır. Yerel sebepler ise; ülkelere özgü anayasalar,
yönetim şekilleri, sosyal yapılar, sivil toplum kuruluşları, baskı grupları ve lobilerdir. Ancak ister uluslar üstü, ister yerel düzeydeki sebepler olsun bunlardaki ortak özellik, her ikisinde de yönetimi sınırlandırıcı taraflarının bulunmasıdır.
Yönetimi sınırlandıran uluslar üstü ve yerel sebeplerin bir kısmının kuralları ve maddeleri yazılı olarak belirlenmişken; bir kısmının ise yazılı kural ve maddeleri bulunmamakta ancak, takip edilecek yol ve yöntemler bilimsel çalışmalar ile ortaya konulmaktadır. Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasalar yazılı kurallara dayananlardır. Baskı grupları, sivil toplum kuruluşları ve lobiler ise; yazılı kurallara dayanmayan ancak kamuoyu oluşturabilme özellikleri nedeniyle yasama tarafından dikkate alınmayı zorlayanlar olmaktadır. Bunlardan yazılı kurala dayanmayanlar, var olan kuralları ve yaptıkları faaliyetler ile yasama organlarını alacakları kararlarında sınırlandırabilmektedirler. Sınırlandırmalar neticesinde yasamanın kendi başına istediği kararı alması engellenirken, yönetimin keyfiliğine son verilmekte, belirli bir kişinin menfaatinden daha çok belirli bir toplumun, ülkenin veya uluslar üstü oluşumun (AB, OPEC, BM gibi) genel menfaati gözetilmektedir.
Kararın alınmasında etkili olan yerel sebeplerden özellikle, demokratik yönetimler, yaptıkları her işi yasama meclislerinin kararlarıyla yerine getirirler ki; meclisin yaptığı bu eyleme yasama denilmektedir. Kısaca “kaide koymak” olarak da tanımlan yasama, parlamentolar tarafından yerine getirilen bir görev olmaktadır ve parlamentoların en eski işlevi olarak kabul edilmektedir.
Yrd. Doç. Dr. Kadir CANÖZ’ün Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi’nde (21/2009) yayınlanan makalesinin tam metnine aşağıdaki başlığın üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz: