İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi
Yeni yüzyılda en köklü değişim ve dönüşüm medya dünyasında yaşanıyor. Medya endüstrisi adeta deri değiştiriyor; medyada kurallar yeniden yazılıyor.
Geçen yüzyılda medya endüstrisinin merkezinde kurumlar/büyük şirketler/devasa yapılar vardı. Merkezi bir örgütlenme mevcuttu. Büyük medya yapıları üzerinden yürüyen bir enformasyon akışıyla toplumlar bilgi/haber/yorum bombardımanına maruz bırakılıyordu.
Haber kaynakları çok çeşitliydi, istemediğiniz kadar enformasyona kolaylıkla ulaşabilme imkanınız vardı.
Ama bu kadar çok bilgiyi nerede kullanacağınız, nasıl yorumlayacağınız, nasıl bir sonuca ulaşacağınız konusu da ayrı bir sorundu. Yığınla aktarılan, hızlı dolaşan, ne anlama geldiğini çözmede zorlandığınız enformasyon denizinde boğulma ihtimali de her zaman mevcuttu…
Medya endüstrisinin güç odakları, istedikleri enformasyonu istedikleri formda, diledikleri şekilde, içerikte ve zamanda kitlelere pompalıyordu.
Bunu yaparken araç kimi zaman haber ajansı oluyordu, kimi zaman gazete-dergi, kimi zaman da radyo ve televizyon…
Güç; endüstrinin patronlarında, çok uluslu medya tekellerinde, kitleleri yönlendiren kartellerin elindeydi.
***
Oysa yeni yüzyılda bu durum yavaş yavaş değişmeye başladı…
İnternetin hızla yaygınlaşması, kitle iletişiminde devrim niteliğinde gelişmelere kapı araladı.
“Sosyal Medya” kavramı doğdu. Haber portalları, bloglar, kitleler arasında haberleşmeyi/etkileşimi sağlayan facebook ve twitter gibi internet siteleri, yeni medya mecraları olarak kısa sürede hayatımızdaki yerlerini aldı.
Sosyal medya, çok uluslu medya endüstrisinin etki gücünü kırdı. Kartellere karşı amansız bir savaş başlattı. Habere, enformasyona, bilgiye ambargo koyan medya tekelleri, sosyal medyadan yedikleri darbe ile adeta sersemledi.
Medya endüstrisi, hızla kitlelerini kaybediyor.
Kitleler, kendileri için yepyeni bir medya oluşturuyor.
Yazar Joel de Rosnay’ın da dikkat çektiği gibi, medya için kullanılan “Mass Media” kavramı, artık “Media the Masses” şekline dönüşüyor.
***
Geçen yüzyılda egemen medyanın enforme ettiği kitleler, yönlendirilmiş haberle, çarpıtılmış yorumla beslendikleri için kurulu düzeni savunuyor, haksızlıklara sessiz kalıyor, zulmü seyrediyordu. Tam anlamıyla “düzenin bekçi köpekliğini” yapıyordu.
Ama yeni yüzyılda kitlelerin oluşturduğu medya, adaletsizliğe öfke duyuyor, yoksulluğa/yolsuzluğa isyan ediyor, hakkını/hukukunu arıyor, özgürlükten, bağımsızlıktan ve eşitlikten yana tavır alıyor.
Ortadoğu’da yanan özgürlük ateşinde kitlelerin oluşturduğu yeni medyanın çok büyük payı var.
21. yüzyılın yeni paradigması kitlelerin medyası, öyle gözüküyor ki, dünyada pek çok devrime öncülük edecek…