bahadirDR. BAHADIR KALEAĞASI

Hindistan’ın Batı’ya dönük teleskoplarında Türkiye parlayan bir yıldız: ekonomik performansı, kent yaşamı, sosyal dokusu, altyapı ağları, demokratik görünümü, Batılı niteliklere sahip devleti, özel sektörü ve iş ortamı, müstakbel AB üyeliği… Mumbai’den bakınca Türkiye pırıl pırıl. Aynen Kahire’den, Kiev’den, Şanghay’dan veya Bakû’dan olduğu gibi. Asya’nın iki devi Hindistan G20 gezegeninin en karmaşık ülkelerinden biri. Hızlı bir ekonomik büyüme, teknolojik ilerleme ve siyasal güçlenme süreci içinde. 1.2 milyar nüfusu yakında Çin’i geçecek. İki ülkenin ekonomik büyüklüğü dünya ekonomisinin yarısına yaklaşacak. Üç yüzyıl önce de öyleydi. Küresel ticaret yollarının, geniş imparatorlukların diyarlarıydı

Asya’nın iki devi.

Sonra her ikisi de başka ülkelerin ekonomik ve siyasal etki alanına girdi. Dünya atlası 20. yüzyılın ikinci yarısında yenilenirken iki ülke de bağımsız ve nükleer güç oldu. Birbirleriyle sınır ve etki alanı sorunlarını ise çözemediler. Çin tek parti buyruğunda bir siyasal rejimle 21. yüzyıla dışa açık bir ekonomi olarak girdi. Hindistan da Çin’in daha gerisinden gelerek küresel oyundaki atılımlarını hızlandırdı. Tabii Çin’den farklı olarak Hindistan bu süreci eski bir piyasa ekonomisi, yirmiden fazla resmi dili ve yirmi sekiz eyaleti ile dünyanın en kalabalık demokrasisi olarak yaşıyor. Her iki ülke de savunma sanayii, uzay teknolojileri ve yeşil enerji alanlarında iddialı. Yakın zamana kadar Çin ‘dünyanın fabrikası’, Hindistan ‘dünyanın bilişim üssü’ olarak tanımlanırdı. Artık her ikisi de diğerinin özelliklerini kendi için talep ediyor. Yabancı sermaye çekmekte yarışıyor, yeni teknolojiler için çabalıyor, turizme açılıyor, uluslararası politikada çok eksenli yeni düzene uyum sağlıyor, yeni düzenler belirliyorlar.

Mumbai sokakları, Şanghay gökdelenleri

Tarihi, coğrafyası, beşeri çeşitliliği ve muazzam kültürel zenginliği ile Hindistan kıta içinde bir kıta. Çin de öyle. Her iki ülkenin temel toplumsal sorunları da aynı ölçekte: ileri düzeyde kitlesel yoksulluk. Ayrıca ileri düzeyde kitlesel yolsuzluk. Aynı zamanda, yüzlerce milyarder, yüz binlerce milyoner ve dünya çapında lüks yaşam alanı. Her yıl yoksulluktan orta sınıfa geçiş yapan geniş halk kitleleri. Hızlı ekonomik büyümenin getirdiği sosyal dinamizm, girişimcilik, yaratıcılık ve umut dalgaları. Fakat benzerlikler bir noktaya kadar. Yeni Delhi sokaklarında yürürken hiç şüphe yok ki Pekin’de değilsiniz. Veya Mumbai ile Şanghay arasındaki benzerlikler, her ikisinin birer balıkçı köyü iken 19. yüzyılda Batılı güçlerin ticaret merkezi olarak serpilmeleri ve yer yer kolonyal mimari esintileri ile sınırlı. Bunun ötesinde, içerik ve de şekilde farklar gayet belirgin. Batılı burunları rahatsız edecek türde kent kokuları Mumbai’de genel bir durum. Binalar döküntü, sokaklarda yoksul insanlar, çocuklar. Şanghay’ın modern, bakımlı, küresel ölçekte cazip kent dokusu ön planda. İş, alışveriş, kamu, okul ve turizm mekânları Çin’in ilerleyen yüzünü genel bir bütünlük içinde yansıtıyor. Mumbai’de ise en dünya çapında şirket, yetkili devlet dairesi, alışveriş merkezi ve renkli Bollywood filmi bile genel yoksulluğun içinde birer adacık. Diğer yandan, eski kast sisteminin sosyal tortuları ve psikolojik dürtülerine rağmen Hindistan bir demokrasi. Piyasa ekonomisine göre tanımlanmış bir hukuk düzeni var. Günde iki dolar seviyesinde bir gelirin altında yaşayan yarım milyarı aşkın vatandaşı ile zor bir demokrasi. Çin ise tek parti yönetiminin ‘uyumlu toplum’ ideolojisi içinde kalkınma atılımlarını daha etkin başarıyor. Aslında, yılda on binlerce sosyal ayaklanma yaşayan bir ülke. Fakat yoksulluk nispeten daha kontrol altında veya daha silik, daha saklı. Dış görüntüsü daha özenli. Gelecek planları daha somut ve öngörülebilir. Çin, güzel fakat narin, kırılgan bir vazo.

Ufukta Türkiye parlıyor

Hindistan tarihi, insanlık uygarlığının beşiklerinden İndus Vadisi’ne dayanıyor. Türk tarihi ile kesişmeleri de önemli. Siyasi hükümranlık dönemlerinden, mimariye ve binlerce ortak kökenli sözcüğe dayanan bir Türk-Hint kültürel etkileşimi var. Pakistan ile Hindistan arasındaki dinsel ve jeostratejik nedenlere dayalı anlaşmazlıklar Türkiye açısından dengeli yaklaşımlar gerektiriyor. Bu durum, son on yılda Ankara-Yeni Delhi ekseninin daha iyi işler hale gelmesine engel değil. Türkiye’nin atadığı büyükelçiler de ikili ilişkilerin önemini yansıtıyor. Son olarak çok değerli bir diplomat ve entelektüel olan Burak Akçapar, Yeni Delhi’de göreve başlıyor. Mumbai’de ise Başkonsolos Murat Ahmet Yörük, 21. yüzyılın ekonomi, kamu, kültür ve insani ilişkiler odaklı girişimci diplomasi modeli için bir başarı modeli. Ayrıca fotoğraf sanatçısı eşi Şeniz Yörük ile birlikte açtıkları sergiler bir toplumsal fetih vakasına dönüşmüş durumda.

Canlanan ilişkiler

Türkiye-Hindistan hattında canlanan ilişkiler her alanda gözleniyor: yoğun resmi ziyaret trafiği, Hindistan’ın AB ile serbest ticaret anlaşmasına paralel olarak Türkiye ile görüşmelere başlaması, henüz yavaş bir kıpırdama ile 4 milyar doları aşan ticaret hacmi, THY’nin günlük Yeni Delhi ve Mumbai uçuşları, TÜSİAD ile Hindistan Sanayileri Konfederasyonu (CII) arasında işbirliği kararı ve artan yatırımlar. Yeni Delhi Ticaret Müşaviri Ziya Demirdüzen’in vurguladığı gibi, şimdilik Hintliler Türkiye’yi daha iyi keşfetti. Otomobil, demir-çelik, telekomünikasyon, enerji, ulaştırma, kozmetik, kimya ve madencilik gibi farklı sektörlerde Türkiye’de 70 kadar Hint yatırımı var. Hint pazarında ise önde gelen Türk yatırımları olarak Söktaş’ın gömleklik kumaş fabrikası, Çelebi’nin Yeni Delhi ve Mumbai havalimanları hizmetleri, Vitra’nın seramik, Fernas’ın enerji boru hattı ve Hidromas’ın hidrolik alanlarındaki girişimleri dikkat çekiyor. Potansiyele baktığımızda, her türlü tüketici ürününden turizme, Mumbai’nin ulaştırma altyapısından ülke çapında ulaştırma ağlarına geniş bir yelpazede Türkiye için Hindistan bir fırsatlar diyarı. Çin kadar önemli, Çin kadar karmaşık. Zamanlama çok önemli bu noktada. Türkiye’nin çekim gücü çok yüksek. Hindistan birçok açıdan Türkiye’den esinlenme eğiliminde. Türkiye’nin Batılı bir sosyal ve ekonomik ortam olma yolunda izlediği yol, Hindistan için de haritası en kolay okunabilen güzergâh. Belki de bu nedenle, Hindistan’da görüştüğümüz resmi veya ekonomik çevrelerde son zamanlarda bir kaygı yeşermiş: “Medyadan takip ediyoruz, Türkiye’de demokrasi sıkıntıya mı giriyor” diye soruyorlar. Ve de söz birliği içinde ekliyorlar: “AB üyeliği hedefiniz bizim için de çok önemli.”