n.sezer_fotografProf. Dr. Nilüfer SEZER

“Günümüz insanının en temel sorunu, kitle iletişim araçlarıyla donanmış dünyada görüntüler ve seslerden sıyrılarak “gerçeği” yakalamak ve özgürce, baskı altında kalmadan düşünebilmek ve düşüncelerini yine aynı ortam içinde, “demokratik” anlayış içinde eyleme geçirebilmektir. Özellikle, yirmibirinci yüzyıldaki Türkiye’yi önemli ölçüde etkileyecek ve önündeki temel değişme ve gelişme belirleyicileri, bir başka deyişle, nüfus artışı, kentleşme, demokratikleşme ve tüketim toplumu gibi iç dinamik ögeleri, toplumumuzun geleceğini şimdiden ipotek altına almış gözükmektedir. Söz konusu dört genel eğilimden hiç kuşkusuz, demokratikleşme, Türkiye’nin gelecekte yazgısını siyasal açıdan belirleyen eğilimdir. “Demokratikleşme, bir yandan bir ‘çıkış yolu’ olarak görüldüğü öte yandan ‘ideolojik olarak insan haklarına olan inanç yaygınlaştığı’ için geleceğin egemen siyasal rejimini belirleyecektir.”

Bu anlamda, demokratikleşme ya da demokratik anlayış içinde düşüncelerini eyleme geçirebilmek, kitle iletişim araçlarının ve özellikle televizyonun etkilerinden kendisini sakınarak, gerçeklere ulaşabilmekle eşanlamlıdır. Gerçekleri aktaran bilgiye ulaşmanın yolu çok çapraşık gibi bir görüntü içerse bile çok fazla da yol yoktur. Bu yol, iletişim çağında yaşadığımız ve bir bin yılı daha devirerek, iletişim teknolojilerinde her yıl yeni bir çığır açıldığı düşünüldüğünde, hiç kuşkusuz kitle iletişim araçlarının, görsel-işitsel kitle iletişim aracı televizyonun kendine özgü söylemini çözümlemekten geçer…”

 İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Sezer’in makalesinin tam metnine aşağıdaki başlığın üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz:

TELEVİZYON ÇAĞINDA “BİLGİ”Yİ YAKALAMAK; TELEVİZYONUN GÜCÜ VE İLETİŞİMİN DEMOKRATİKLEŞMESİ