anahtarr“Bu çalışmada, milliyetçiliğin ancak amaçlarından itibaren incelenmesi ve açıklanması gereken bir söylemsel oluşum olarak değerlendirilmesi gerektiği öne sürülmektedir. Nitekim ulusal amaçlar, tahakküm ve denetim nesnelerinin inşa edildiği süreçlere işaret eder. Bu bakımdan millileştirme süreci, farklı söylemsel oluşumlarla eklemlenen milliyetçiliğin ulusal kimliği ulusal devletin tahakkümünün vedenetiminin nesnesi olarak nasıl inşa ettiğini somutlaştırır.

Bu bağlamda gerek Marksist yaklaşım gerekse de normatif ön kabulleri temel alan milliyetçilik kuramları, öznellik tasarımlarının aynı zamanda tahakküm nesneleriyle çakıştığını göz ardı ederek, temelde farklı kimlik kurgularını inşa etmeye yönelen söylem stratejilerine dönüşür. Marksist yaklaşıma göre, sınıfsız toplum imgesini yayan hegemonik bir söylem/ideoloji olarak milliyetçilik,öncelikle sınıfsal eşitsizliği apolitikleştirerek, iktidar ve sömürü ilişkilerinden arıtarak derinleştirmeyi hedefler. Millileştirme süreci ise, üretim sisteminin yapısal gerekliliklerine devletin tekbiçimli yönetsel ve idari düzenlemeleri aracılığıyla bir karşılık oluşturulmasını sağlar…”

 İstanbul Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri bölümü Araştırma Görevlisi Banu Eryılmaz’ın Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi’nde (1/2010) yayınlanan makalesinin tam metnine aşağıdaki başlığın üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz:

 BİR SÖYLEM OLARAK MİLLİYETÇİLİK